Yıldönümü hediyesi: Piramit mezar
Yıldönümü hediyesi: Piramit mezar
Çoğu insan yaşamını yöneten düzenin hayali olduğunu kabul etmek istemez, ama aslında her insan hâlihazırda mevcut bir hayali düzenin içine doğar ve istekleri doğumdan itibaren bu baskın mitlere göre şekillenir. Dolayısıyla kişisel isteklerimiz, hayali düzenin en güçlü savunma mekanizmaları hâline gelir.
Örneğin günümüz Batılılarının en el üstünde tuttuk istekleri, yüzyıllardır tedavülde olan romantik, milliyetçi, kapitalist ve hümanist mitler tarafından şekillendirilmiştir. Birbirine tavsiye veren arkadaşlar sık sık, ''Kalbinin sesini dinle," derler. Ama kalp genellikle dönemin hâkim mitlerinden talimat alan iki taraflı bir casustur ve “Kalbinin sesini dinle” tavsiyesi zihinlerimize 19. yüzyılın Romantik mitleriyle 20. yüzyılın tüketici mitlerinin bir karışımı olarak kazınmıştır. Örneğin Coca- Cola Company, Diet Cola’yı “Diet Cola. Sana ne iyi geliyorsa onu yap,” sloganıyla pazarladı.
İnsanların en kişisel istekleri sandıkları bile genelde hayali düzen tarafından programlanmıştır, Gayet popüler bir istek olan yurtdışında tatil yapma örneğini ele alalım. Bu istek aslında hiç de anlaşılır veya doğal değildir. Bir şempanze alfa erkeği, asla gücünü komşu bir şempanze grubunun arazisine tatile gitmek için kullanmaz. Eski Mısır seçkinleri piramitler yaptırmak ve cesetlerini mumyalatmak için servetler harcadılar, ama hiçbiri Babil'e alışverişe veya Fenike'ye kayak tatiline gitmeyi düşünmedi. Bugün insanlar yurt dışına gitmek için ciddi miktarda para harcıyor, çünkü hepsi romantik tüketicilik akımının gerçek inananları.
Romantiklik, bize kendi potansiyelimizi en üst seviyede gerçekleştirebilmek için olabildiğince fazla deneyimimiz olması gerektiğini söyler. Buna göre kendimizi geniş bir yelpazedeki tüm duygulara açmalı, değişik biçimlerde ilişkiler yaşamalı, farklı mutfaklar denemeli, farklı müzik tarzlarını takdir etmeyi öğrenmeliyiz. Bunu yapmanın en iyi yollarından biri günlük rutinimizi bozmak, alışık olduğumuz ortamın dışına ve uzak yerlere seyahate çıkmak. Böylece oralarda başka insanların kültürlerini, kokularını, tatlarını ve normlarını “deneyimleyebiliriz”. Tekrar tekrar, “yeni bir deneyimin nasıl birinin gözlerini açlığını ve yaşamını değiştirdiğini" anlatan romantik mitleri dinleyip dururuz.
Tüketicilik akımı da bize mutlu olmamız için mümkün olduğunca çok mal ve hizmet tüketmemiz gerektiğini söyler. Bir şeyin eksikliğini hissettiğimizde veya bir şey doğru gelmediğinde, muhtemelen yeni bir ürün (araba, yeni kıyafetler, organik gıda) veya bir hizmet (ev temizliği, çift terapisi, yoga dersi) almamız gerekir. Her bir televizyon reklamı, yeni bir ürün ya da hizmet tüketmenin yaşamımızı daha iyi yapacağını anlatan küçük bir efsanedir.
Çeşitliliği teşvik eden romantizm, bu anlamda tüketicilik akımıyla harika bir uyum içindedir. Bu kavramların evliliği, sonsuz bir “deneyimler piyasasının oluşmasını sağlamıştır ve modem turizm endüstrisi de bunun üzerine kuruludur. Turizm endüstrisi, uçak biletleri ve otel odaları satmaz, deneyim satar. Paris bir şehir veya Hindistan bir ülke değildir. Bunlar tüketince ufkumuzu genişleten, insani potansiyelimizi gerçekleştirmemizi sağlayan ve bizi daha mutlu yapan deneyimlerdir. Sonuç olarak, bir milyonerle karısı arasındaki ilişki dikenli bir yola girdiğinde, adam karısını pahalı bir Paris tatiline götürür. Bu gezi bağımsız bir isteğin değil, romantik tüketicilik akımının mitlerine duyulan coşkulu bir inancın yansımasıdır aslında. Eski Mısır'da zengin bir adam, asla ilişki problemini karısını Babil’e tatile götürerek çözmeyi düşünmezdi. Bunun yerine karısına, hep istediği şaşaalı bir mezar yaptırırdı.
Eski
Mısır'ın seçkinleri gibi çoğu kültürdeki çoğu insan da hayatlarını piramitler
yapmaya adar. Sadece bu piramitlerin adı, biçimi ve büyüklüğü kültürden kültüre
değişir. Kimi kültürlerde, şehir dışında yüzme havuzlu ve yemyeşil çimleri olan
bir çiftlik eviyken, kimisinde harika manzaralı pırıl pırıl bir çatı katı
olabilir. Çok az insan bu piramitleri istememize sebep olan mitleri
sorgular.
Kaynaklar:
“Sapiens”
– Harari
Post a Comment