Sümerlerde İnanna ve Tammuz Mitosu
Sümerlerde İnanna ve Tammuz Mitosu
"İştar'ın yeraltı dünyasına inişi" adıyla bilinen tablet grubudur. Profesör S.N.Kramer'in becerikliliği ve büyük çabaları sonucunda bugün, eksiksiz biçimi ortaya çıkarılmış olup, "Dumuzi ile İnanna" mitosu adıyla anılmaktadır. Dumuzi, daha bildik adıyla Tammuz'un Sümerce'deki biçimi iken; İnanna, aynı biçimde, Sami-Akad dilindeki İştar'ın, yani "göğün kraliçesinin Sümercedeki karşıtıdır. Dumuzi ölen, ilkbaharda yeniden doğan bitkilerler birlikte yeniden dirilen bitkiler dünyası tanrılarının örneğidir. Mitosun Tammuz ayinlerinin temelini oluşturan biçiminde, tanrının yeraltı dünyasında tutsak tutuluşu, öykünün baş motifini oluşturup, İnanna'nın yeraltı dünyasına inişinin nedeni olarak görünür. Ama mitosun, Kramer'in “The Ancient Near Eastern Texts relating to the Old Testament (Eski Ahit İle İlgili Eski Yakındoğu Metinleri)” adlı yapıtla sunduğu en eski biçiminde, tanrıçanın yeraltına inişinin nedeni verilmez. Mitosu, Kramer'in versiyonundaki biçiminden izleyeceğiz.
"İştar'ın yeraltı dünyasına inişi" adıyla bilinen tablet grubudur. Profesör S.N.Kramer'in becerikliliği ve büyük çabaları sonucunda bugün, eksiksiz biçimi ortaya çıkarılmış olup, "Dumuzi ile İnanna" mitosu adıyla anılmaktadır. Dumuzi, daha bildik adıyla Tammuz'un Sümerce'deki biçimi iken; İnanna, aynı biçimde, Sami-Akad dilindeki İştar'ın, yani "göğün kraliçesinin Sümercedeki karşıtıdır. Dumuzi ölen, ilkbaharda yeniden doğan bitkilerler birlikte yeniden dirilen bitkiler dünyası tanrılarının örneğidir. Mitosun Tammuz ayinlerinin temelini oluşturan biçiminde, tanrının yeraltı dünyasında tutsak tutuluşu, öykünün baş motifini oluşturup, İnanna'nın yeraltı dünyasına inişinin nedeni olarak görünür. Ama mitosun, Kramer'in “The Ancient Near Eastern Texts relating to the Old Testament (Eski Ahit İle İlgili Eski Yakındoğu Metinleri)” adlı yapıtla sunduğu en eski biçiminde, tanrıçanın yeraltına inişinin nedeni verilmez. Mitosu, Kramer'in versiyonundaki biçiminden izleyeceğiz.
Bilinmeyen
nedenlerle, göğün kraliçesi İnanna,
ölüler ülkesine, üzerinde kız kardeşi tanrıça Ereşkigal'in egemenlik sürdüğü "dönüşü olmayan ülke"ye
inmeye karar verir. Kramer, onu böyle bir karara iten nedenin tutku, ölüler
dünyasını da egemenliği altına alma isteği olabileceğini ileri sürmektedir.
Ölüler dünyasında uğrayabileceği herhangi bir kazaya karşı hazırlıklı olmak
için İnanna, veziri Ninşubur'a, üç gün içinde dönmezse kendisi için yas
törenleri yapmasını ve daha sonra, üç büyük tanrıya, Nippur kentinin tanrısı Enlil'e, Ur kentinin ay-tanrısı Nanna'ya, Babilonya'nın Eridu
kentindeki bilgelik tanrısı Enki'ye
gitmesini ister. Ve kendisinin öteki dünyada öldürülmesini engellemek yolunda
işe karışmaları için, onlara yalvarması buyrultusunu verir. Bundan sonra
İnanna, kraliçelik giysilerini üzerine geçirir, değerli takılarını takar ve
ölüler dünyasının kapısına varır. Burada, Yedi
kapı"nın bekçisi Neti’nin kendisine meydan okumasıyla karşılaşır.
(Kuran'da bahsedilen "Cehennemin
yedi kapısı" ile benzerlik ilginçtir:
Hicr (15) 43. Şüphesiz cehennem, onların hepsinin
buluşacağı yerdir. 44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıya onlardan bir grup
ayrılmıştır.)
Ereşkigal'in
buyruklarıyla ve ölüler dünyasının yasalarına uygun olarak, İnanna, yedi kapıyı
geçerken, geçtiği her bir kapıda giysilerinin bir parçasını çıkardıktan sonra,
Ereşkigal'in ve ölüler dünyasının yedi
yargıcı olan yeraltı dünyası Anunnaki'lerinin karşısına çıkarılır. Bunlar,
"ölümün gözleri"ni onun üzerine çevirince, İnanna bir ceset olur
ve bir kazığın üzerine
asılır. Üç gün geçmesine karşın geri dönmeyince, veziri Ninşubur, İnanna'nın kendisine
söylediklerini yapar. Enlil ve Nanna işe karışmaya yanaşmazlar, ama Enki, bazı
sihirsel işlemlere başvurarak, İnanna'yı yeniden canlı duruma getirecektir.
Bunun için, elinin parmaklarının tırnaklarından çıkardığı kirden, kurgarru ve kalaturru adında iki acayip yaratık yaratır. Adlarının
ne anlama geldiği bilinmeyen bu yaratıklarla ölüler dünyasına "yaşam yiyeceği" [hayat ekmeği] ve
"yaşam içeceği" [hayat
suyu, abu hayat] gönderir. Kendilerine, yaşam yiyeceğini ve yaşam içeceğini,
İnanna'nın cesedi üzerine altmış kez
serpmeleri söylenmiştir. Söylendiği gibi yaparlar ve tanrıça yaşama geri döner.
Yerine bir başkasını bulup koymadıkça hiç kimsenin oradan geri dönemeyeceği
kuralı, ölüler dünyasının yasalarından biridir. Bu nedenle mitosta, İnanna'nın
ölüler dünyasına kendi yerine sağlayacağı kimseyi alıp götürmek üzere yanında
gelen iki cin ile birlikte diriler dünyasına çıkışının anlatılmasına geçilir.
Cinler, önce İnanna'nın veziri Ninşubur'u, sonra Umma kenti tanrısı Şara'yı ve
daha sonra Badtibira kenti tanrısı Latarak'ı, İnanna yerine alıp götürmek
isterlerse de, bunlar İnanna tarafından kurtarılırlar. Kısa adıyla The Ancient Near Eastern Texts
yapıtında verilen metin burada kopuyor; ama yazarı Kramer, yazdığı,
mitosun sunuş niteliği taşıyan özetine eklediği bir dipnotunda, mitosun, son
zamanlarda bulunan, beklenmedik bir parçasını vermektedir.
Mitosun bu parçasında
İnanna, kendisine Dumuzi'yi bulur.
Dumuzi, daha önceki üç kişinin yaptığı gibi İnanna'nın önünde eğilip kendisini aşağılamaz
ve bu nedenle İnanna onu ölüler dünyasına kendi yerine götürmeleri için
cinlerin eline verir. Bunun üzerine Dumuzi, kendisini kurtarması için
güneş-tanrı Utu'ya yakarır ve mitosun
bulunan bu parçası da burada kesilir. Dolayısıyla, mitosun Sümerce özgün
biçiminde Dumuzi adını taşıyan Tanrı Tammuz'un cinler tarafından ölüler
dünyasına götürülüp götürülmediğini bilemiyoruz. Yukarıda Sümerce biçimiyle
verilen öykü, üç temel mitostan birincisidir. Sümerlerin yerleşmek üzere
deltaya geldiklerinde bu mitosu da birliklerinde getirmiş olmaları ve mitosun
en eski biçiminin böyle olması olasılığı var. Bu biçiminde İnanna, ölüler dünyasına
kocası ya da kardeşi olan Dumuzi'yi ölümün elinden alıp getirmek için
inmemektedir. Tam tersine ve söz konusu mitosun daha sonraki tüm anlatılış
biçimlerine ters düşen bir tutumla, İnanna'nın kendisinin yeraltı dünyasına
inişinin nedeni açıklanmadan bırakılırken, cinlerin Dumuzi'yi kendisinin yerine
karşılık olarak ölüler dünyasına alıp götürmelerine izin verenin İnanna olduğu
belirtilmektedir. Bununla birlikte, Sümer dönemine ait olan Tammuz ayinlerinde (ritüellerinde)
bile, mitosun bu daha sonraki biçimiyle karşılaşırız. Söz konusu ayinlerde,
Tammuz'un ölüler dünyasına inmesi üzerine ülkenin içine düştüğü kargaşa ve
darmadağınıklık anlatılmakta; İştar'ın ağlayıp sızlamalarından ve Tammuz'u
ölüler dünyasının yetkililerinin elinden kurtarmak için oraya inişinden söz edilmekte;
ayin Tammuz'un diriler dünyasına zaferle geri dönüşünün betimlenmesiyle sona
ermektedir. Öte yandan, söz konusu ayinlerin mevsimlerle ilgili bir ritüelin
bir parçasını oluşturduklarını da biliyoruz; bu durumda, İnanna ile Dumuzi
mitosunu bir "ritüel mitosu" olarak sınıflandırmak yanlış olmaz.
Mitosun, özgün biçiminden uzaklaşmasının olası bir nedeni, Sümerlerin deltaya inmeleri
üzerine çobanlıktan tarımsal bir yaşam biçimine geçme süreci içinde bulunmaları
olgusunda aranabilir. Ayinlerde Tammuz ve İştar sık sık, erkek ve dişi çam
(köknar) ağacı altında canlandırılırlar ve çam, Dicle-Fırat deltasında bulunan
bir ağaç olmayıp, Sümerlerin geldikleri dağlık bölgeye özgü bir türdür.
Ayrıca,
göklere yükselen “zigurat” yapıların
Sümer tapınak mimarlığının bir özelliğini oluşturması da, aynı dağlık yöne bir
işaret olarak yorumlanmıştır. Bu durumda, mitosun özgün biçiminin, Sümerlerin
deltaya yerleşmeleri üzerine benimsemek zorunda kaldıkları tarımsal yaşam
biçiminden çok farklı yaşam koşulları içinde doğmuş olabileceği söylenebilir.
Hem Samilerin hem Sümerlerin, Amorit istilasından ve Sümerlerin sonunda
Samilerce fethedilip içlerinde eritilişlerinden çok önceleri deltaya yerleşmiş
bulunduklarını gösteren kanıtlar var. Samilerin, çiviyazılarını ve dinleriyle
mitolojilerinin öğelerinin çoğunu Sümerlerden aldıklarını biliyoruz ve bu olgular
da, Asur-Babilonya döneminde Tammuz-İştar mitosunun karakterinde görülen değişikliğin
bir başka nedeni olarak kabul edilebilir.
Dipnotlar:
1) Annunaki,
Tanrı Anu'nun soyundan gelen "Anu oğulları" ya da "büyük tanrılar
topluluğu" gibi bir anlama gelip, biri gökyüzünde, ötekisi yeraltında
olmak üzere iki grup Anunnaki'den söz edilir
2) “Yaşam
yiyeceği ve içeceği”; Yunan mitolojisinde ölümsüz
tanrıların yiyeceği ve içeceği olan ve ölümsüzlüklerini borçlu oldukları
düşünülen "ambrosia" ile "nektar"ı anımsatıyor.
"ölümsüz" anlamına gelen ambrosianın bal, nektarın ise sulandırılmış
baldan yapılan bal şarabı olduğu sanılıyor
3) Bu İnanna-Dumuzi mitosuyla birlikte, çok önemli sayılan
toplam 3 mitos vardır. Diğerleri;
Sümer
tufan mitosu;
( https://fethidemir.blogspot.com/2019/02/gilgamis-destani-tumu-14.html)
Kaynak: S.H. HOOKE
Post a Comment