Sümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 1
SümeSümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 1
Sümerce neye benzer diye konuya ilgili
amatörlerin büyük meraklarından birisidir. Aşağıda bir tabletin Sümercesi,
İngilizce bazı yorum ve notlar, sonra da cümlenin Türkçe’sini içeren TABLET
çevirisi var.
Meraklısına kolay gelsin.
--- Kürek ve İnsanın Yaratılışı
1. en-e
niĝ2-du7-e pa na-an-ga-mi-in-e3 (Cited in OB catalogue from Nibru, at Philadelphia, 0.2.01, line
3; OB catalogue at Andrews University, 0.2.11, line 9; OB
catalogue at Yale, 0.2.12, Seg. A, line 3)
bey sadece doğru şeyleri ortaya çıkarmadı
2. en
nam tar-ra-na šu nu-bal-e-de3
belirlediği kader değiştirilemez bey
3. den-lil2 numun kalam-ma {ki-ta} {(2 mss. have instead:)
eš3-ta} {ed2-de3} {(3 other mss. Have instead:) ed3-de3}
yurd(kalam)un tohumunu(insan) {yerden} {çıkartan} den-lil2
yurd(kalam)un tohumunu(insan) {(2 mss. have instead:)
kutsal alandan} {çıkartan} den-lil2
4. an
ki-ta ba9-re6-de3 saĝ na-an-ga-ma-an-šum2
sadece göğü yerden ayırmayı sağlamadı
5. ki
an-ta ba9-re6-de3 saĝ na-an-ga-ma-an-šum2
sadece yeri gökten ayırmayı sağlamadı
6. {uzu-e3-a} {(2 mss. have instead:) uzu-mu2-a} saĝ mu2-mu2-de3
başı(insanı) büyüten {et-çıkartanı}
başı(insanı) büyüten {(2 mss. have instead:)
et-büyüteni}
('uzu' > 'et, beden'. 'e3-a' > 'çıkartan'. 'mu2-a' > 'büyüten'.)
7. dur-an-ki-ka
bulug {nam-mi-in-la2} {(1 ms. has
instead:) nam-il2-e} {(1 ms. has instead:) nam-il2-la}
dur-an-ki’de
bulug’a {astı}
dur-an-ki’de
bulug’a {(1 ms. has instead:) kaldırdı}
8. ĝišal-e mu-un-ĝar ud al-e3
küreğ(ĝišal)i yerleştirildi, gün doğdu
('ĝišal' > 'kazma, çapa'. Benim görüşüm bel ve küreğide içine alan
genel bir anlamı var. Parçalardaki 'ĝišal' sözcüğünü buna göre kavramlandırıyorum. Yani cümleye
göre anlamı yerleştiriyorum.)
9. eš2-gar3 mu-un-du3 nam al-tar-re
görevlendirme yaptı, kader belirledi
10. ĝišal-e ĝišdusu-e a2 si ba-ab-sa2-e
kürek(ĝišal) ve sepete ücret düzenledi
11. den-lil2-le ĝišal-a-ni za3-mi2 ba-an-dug4
den-lil2 küreğ(ĝišal)ini
övdü
12. ĝišal-a-ni kug-sig17-ga saĝ-bi na
4za-gin3-na
küreğ(ĝišal)i altınlı, başı lacivert taşlı
13. ĝišal sa la2-a-ni kug-me kug-sig17-ga
ip bağlı küreğ(ĝišal)i gümüşlü, altınlı
14. ĝišal-a-ni a2 bulug-ba apin na
4za-gin3-na-kam
küreğ(ĝišal)inin keskin yanı lacivert taşından saban
15. zu2-bi gud-si-AŠ {bad3 gal ed2-de3-dam} {(1 ms. has instead:) saĝ gal u3-tud-da}
dişleri {büyük duvarı ortaya çıkaran} boğa
boynuzu
dişleri {(1 ms. has instead:) büyük
başı(insanı) doğurtan} boğa boynuzu
('u3-tud' fiili kadın için kullanıldığında doğurmayı, erkek için
kullanıldığında baba olmayı ifade eder.
Bu parçada kazmadan kazma olarak bahsedildiği gibi, bazen insan
gibi bahsedilir. Her ikisi gibiymiş gibide alır. Ayrıca penis olarak da
kullanılır. Özellikle yaratılışta benzetmeler çok yönlü kullanılır. Dikkat
ederseniz kürek ve sepete ücret veriliyor.)
16. en-e
ĝišal mu-un-šid nam mi-ni-ib-tar-re
bey küreğ(ĝišal)i değerlendirdi, kaderini belirledi
17. ki-in-du
men kug saĝ-ĝa2 mu-ni-in-ĝal2
dünyada kutsal tacı başına koydu
18. {{uzu-e3-a} {(1
ms. has instead:) uzu-mu2-a} ĝišal am3-mi-ni-in-du3}
{{et
çıkartanı} kürekledi(ĝišal am3-mi-ni-in-du3)}
{{(1 ms. has instead:) et-büyüteni} kürekledi(ĝišal
am3-mi-ni-in-du3)}
18A. {(1 other ms. has instead the line:) uzu-mu2-a saĝ nu-ĝa2-ĝa2-de3}
{(1 other ms. has instead the line:) baş(insan)
yerleşmemiş et-büyütene}
19. saĝ
nam-lu2-ulu3 u3-šub-ba mi-ni-in-ĝar
insanların başını tuğla kalıbına yerleştirdi
('insanların başı'; insanların ilki mi, insanların önderi mi?
Kürek ve tuğla kalıbı, tuğla üretimde adı geçen iki alet. Burada
kürek ve tuğla kalıbıyla çamurdan tuğla değil de insan üretiliyor.
nun gal-e ĝišal-e sa bi2-in-sig10 ĝišu3-šub-[ba] si bi2-in-sa2
The great prince fixed a string to the hoe, and organised brick
moulds.
büyük prens kazmayı iple sabitledi, tuğla kalıbını düzenledi
agarin4-e i3-ḫe-nun-na-gin7 ĝiš3 im-ma-an-[dug4]
(kalıbın) boşluğuna bolluk-yağı-gibiyi penisledi
(1.1.3
Enki ve Ülkenin Onarımı. 335-336)
'agarin4' > 'rahim boşluğu, kabın boşluğu'. 'i3-ḫe-nun-na-gin7' > 'bolluk-yağı-gibi'. Bu ifade 1.1.1 Enki ve
Ninhursaga parçasında anne karnındaki çocuk için kullanılır. Kalıba çamur
yerleştirilmesi rahme çocuğun yerleşmesi şeklinde anlatılıyor. Kürek penis,
tuğla kalıbı rahim, çamur çocuk, çamur yerleştirmek cinsel ilişki benzetmesi
var. 1.1.2 Enki and Ninmah parçasında insan çamurdan yaratılır. Ama çamurdan
yaratılan insan doğar. Doğan şey çocuktur. Çamur doğuyorsa çocuktur.
'et-büyüten' rahim oluyor. 'et büyüten'in küreklenmesi cinsel
ilişkiyle çocuğun rahme yerleştirilmesi.
Sonrasında rahimden tuğla kalıbı olarak söz edilmesine dikkat edin.
Her iki örneği incelerseniz kürek beklediğiniz yerde penis, penis
beklediğiniz yerde kürek sözcüğünün yazılmış. Sümer edebiyatının üslubundan
kaynaklanan benzetmelerin çok yönlü kullanılmasıdır. Aynı şekilde et-büyütenle
tuğla kalıbını aynı anlamda aldığına dikkat edin.)
20. den-lil2-še3 kalam-ma-ni ki mu-un-ši-in-dar-re
den-lil2’e
doğru yurd(kalam)u yeri yardı
(Doğum 'yeri yarmak' şeklinde ifade edilir. İnsan
küreklenerek(cinsel ilişki) tuğla kalıbına(rahme) yerleştirilmiş, sonrada yeri
yarmıştır(doğmuştur). İnsanın yaratılışı tuğla üretimine ve bitkilerin yerden
çıkmasına benzetilir. Burada her iki benzetme birden kullanılmıştır.
mu ḫe2-ĝal2 an u3-tud-da
göğün bereket doğurttuğu yılda
uĝ3-e u2-šim-gin7 ki in-dar-ra-ba
halk yeşil bitkiler gibi yeri yarmıştı
(1.1.4
Enki’nin Nibru’ya Yolculuğu. 3)
İnsanların yaratılmasıyla bitkilerin yaratılmasının birbirine
benzetilmesi vardır. Bitkilerin yeri yararak çıkması doğuma benzetilir.)
21. saĝ
gig2-ga-ni-še3 igi zid mu-ši-in-bar
karabaşa iyi gözle baktı
('saĝ gig2-ga' > 'karabaş'. Sümerlilerin kendilerine verdiği ad. Tuğla
kalıbından yaratılan, yeri yararak ortaya çıkan Sümerliler ortaya çıkıyor.
Neden bu adı kullandıkları belirsiz. Saçları kara olduğu için diyorlar. Baş,
insanlara önderlik edecek halk anlamında olabilir. Bu parçada insan değil de
baş sözcüğünün kullanılması medeniyete önderlik ettiklerini düşünmelerinden kaynaklanabilir.
Yani başın yaratılması, normal insanın veya ilk insanın yaratılması değil,
Sümer
insanının yaratılması.)
22. da-nun-na mu-un-na-sug2-sug2-ge-eš
da-nun-na’lar onun huzuruna dikildiler
23. šu-bi
giri17-ba mu-un-ne-ĝal2
ellerini burunlarına koydular
('eli burna koymak', bazı parçalarda geçer. Saygıyı belirten
davranış gibi görünüyor.)
24. den-lil2 a-ra-zu-a mu-ni-in-ḫuĝ-e-ne
den-lil2’i
duayla yatıştırdılar
25. uĝ3 saĝ gig2-ga al mu-un-da-be2-ne
ondan karabaş halkını istiyorlardı
26. nin
en u3-tud-de3 lugal u3-tud-de3
bey doğurtan, kral doğurtan kraliçe
27. dnin-men-na-ke4 tud-tud al-ĝa2-ĝa2
dnin-men-na
doğumları yerleştirdi
(dnin-men-na > Nintur, Ninhursaga, Ninmah. Doğum tanrıçası.)
28. mas-su
an ki-a en dnu-nam-nir-ra
yerin göğün lideri bey dnu-nam-nir
(dnu-nam-nir > Enlil.)
29. saĝ
zid saĝ kal-la mu-ni-ib-sa4-sa4
iyi başa(insana), değerli başa(insana) ad verdi
30. saĝ-bi
gu dili-a {mu-un-ed2-de3-a} {(1 ms. has instead:) mu-un-ne-ed3-de3-a} {(1 other ms. has
instead:) mu-un-ni-ib-du8}
bu başları(insanları) tek sicim olarak çıkardı
31. diĝir-re-e-ne-ra
šukur2-še3 mu-un-dab5-be2
tanrılara yiyecek sağlamak için tuttu
32. den-ki-ke4 ĝišal-a-ni za3-mi2 ba-an-dug4
den-ki
küreğ(ĝišal)ine
övgü söyledi
33. ki-sikil
dnisaba eš-bar-ra ba-an-gub
gençkız dnisaba karar
için dikildi
(Nisaba yazıcıların tanrıçası. Kürekle ilgili kararları Nisaba
alacak.)
34. ĝišal mul ĝišal kug-ba šu mu-un-ne-ĝal2
parlak kürek(ĝišal), kutsal kürek(ĝišal) ellerine verildi
(Burada iki anlam birden vardır. İnsanların ellerine kürek
verilmiştir. Diğeri kürek insandır ve tanrıların eline verildi. Sümerliler
insanın tanrılara hizmet için yaratıldığına inanır. Kendileri de tanrıların elinde
onların iş gördüğü alettir. Bu yüzden insanların yaptığı bir şeyi tanrılar
yaptı diyorlar. Bundan sonraki dizelere dikkat edin. Tanrılar kürekle çalışıp
bir şeyler yapıyor.)
35. e2-kur e2 den-lil2-la2 ĝišal-e ĝar-ra-am3
den-lil2’in
evi e2-kur,
küreğ(ĝišal)in
yerleştirdiğidir
36. ud-de3 al-du3-e ĝi6 al-mu2-mu2
gündüz inşa eder, gece büyütür
37. nibruki ki ĝar-ra ama5 tum-ma-alki-a
yere yerleşen nibruki’de, tum-ma-alki salonuna
38. tum-ma-al
{gipisaĝ ninda} {(1 ms. has instead:) gašam in-du3} ama dnin-lil2-la2-kam -tum-ma-al, dnin-lil2
ananın {ekmek
sepetidir}-
39. e2-mi tum-ma-alki-a niĝ2 sa2 dug4-ga-ta
tum-ma-alki’ın haznesine düzenli yiyecek sağladıktan sonra
40. ur-saĝ
dnin-urta den-lil2-ra mu-na-da-an-ku4-ku4
yiğit dnin-urta den-lil2
için oraya girdi
41. maš2 gig2 nesaĝ en-na-ta
beyin kara oğlağı ve yiyecek sunusuyla
42. kug
dnin-i3-si-in-na den-lil2-ra mu-na-da-an-ku4-ku4
kutsal dnin-i3-si-in-na den-lil2
için oraya girdi
43. abzu
igi piriĝ3-ĝa2 me al nu-di-da
istenemeyen melerin yeri, aslanın önündeki abzu
44. al-tar
lu2 zid-de3 en dnu-dim2-mud-e
aziz, iyi kişi bey dnu-dim2-mud
(dnu-dim2-mud > Enki)
45. abzu
al-du3-e eridugki al-tar-ra
abzuyu inşa eder, kürek-işi(al-tar) eridugki
(Enki kürekle inşaat yapıyor. Yapan aslında insan. 1.1.4 Enki'nin
Nibru'ya Yolculuğu parçasında da belirtilir. Sümerce parçalardaki tanrıların
işlerine birazda bu gözle bakmak lazım.)
46. ama
diĝir-re-e-ne dnin-ḫur-saĝ-ĝa2-ke4
tanrıların anası dnin-ḫur-saĝ-ĝa2
47. ud
al-tar en-na keš3
ki-a mu-da-an-til3
beyin yüce ışığı keš3
ki’de
yaşar
(keš3 ki > dnin-ḫur-saĝ-ĝa2’nın kenti. Yeri belirsiz.)
48. dšul-pa-e3-a na-nam ĝišal-tar mu-da-an-gub
işte dšul-pa-e3-a, kürek-işi(ĝišal-tar)ne
hazır
49. eš3 e2-an-na ĝišal-e kug-ga-am3
e2-an-na mabedi
kürek(ĝišal)le temizlenendir
50. nin
e2-an-na { im-ma-al } {(2
mss. have instead:) munus} zid-da
e2-an-na’nın
kraliçesi, iyi {yaban ineği}
e2-an-na’nın
kraliçesi, iyi {(2 mss. have instead:) kadın}
(e2-an-na’nın kraliçesi > dinana)
51. ĝišal du6-du6-dam ĝišal u
2KI.KAL-dam
höyüklerde kürek(ĝišal), otlar arasında kürek(ĝišal)
52. ki zabalamki-a ĝišal lu2 dinana-kam
zabalamki
topraklarında kürek(ĝišal)
dinana’nın
insanıdır
(Burada açıkça küreğin insan olduğu belirtilmiş.)
53. ĝišal nam mi-ni-ib-tar-re {sun4} {(1
ms. has instead:) zu2} za-gin3 ed2-de3
küreğ(ĝišal)e kader belirledi, çıkık lacivert taşı {sakal}
küreğ(ĝišal)e kader belirledi, çıkık lacivert taşı {(1 ms. has instead:) diş}
54. ĝišal-tar-ra-ni-a dutu mu-da-an-gub
kürek-işi(ĝišal-tar)ne dutu’yu
dikti
55. ĝišal-tar ka tar-ra šul dutu-kam
övülen kürek-işi(ĝišal-tar), genç dutu’nundur
56. nin
ĝeštug2 daĝal-la dnisaba-ke4
büyük bilge kraliçe dnisaba
57. šudum
e2-an-na-ka ĝišal-tar ba-an-dug4
e2-an-na’nın
kayıtlarına kürek-işi(ĝišal-tar)ni işledi
(dnisaba yazıcıların tanrıçasıdır. İnsanların yaptığı kürek işleri
yazıya geçirilip kaydedildiği belirtiliyor. Ücretlendirme de buna göre
yapılıyor. Tabi burada da kaydeden tanrıça değil, yazıcılardır. Tanrıça adına
yaptıkları için tanrıça yaptı diyorlar.)
58. e2-ḫa-mun na-nam ĝišal-tar mu-da-an-gub
işte e2-ḫa-mun’a
kürek-işi(ĝišal-tar)ni dikti
59. lugal
ĝišal šid-da us2-a ud zal-la
küreğ(ĝišal)i ölçen, izinde günlerini harcayan kral
60. ur-saĝ
dnin-urta ki-bal-a ĝišal-tar ba-an-gub
savaşçı dnin-urta asiyer(ki-bal)e
kürek-işi(ĝišal-tar) hazırladı
(Kürek-işi(ĝišal-tar) yıkım için kullanılıyor.)
61. iri
en-še3 nu-še-ga šu-še3 al-ĝa2-ĝa2
beye itaat etmeyen kentlere uyguladı
62. an-še3 ud-dam šeg11 al-gi4-gi4
gökte fırtınadır, gürledi
63. ki-še3 ušumgal-am3 al-ĝa2-ĝa2
yerde ejderhadır, yerleşti
64. dšara2 den-lil2-la2 dub3-ba {nam-mi-in-tuš} {(1 ms.
has instead:) nam-mi-in-ĝar}
dšara2 den-lil2’in
dizine {oturdu}
dšara2 den-lil2’in
dizine {(1 ms. has instead:) yerleşti}
65. niĝ2 al-dug4-ga-ni mu-na-da-ab-šum2-mu
arzuladığı şeyleri (den-lil2)
verdi:
66. šita2 ĝištukul ti
mar-uru5 {ĝišal} {(3 mss. have instead:) al} am3-ma-an-dug4
balta, sopa, ok, kalkan, {kazma} yaptı
balta, sopa, ok, kalkan {(3 mss. have instead:) arzuladı}
67. ddumu-zid al-lum-lum-ma
igi-nim-ma-ka
ddumu-zid,
yukarı ülkeyi(igi-nim)
çoğaltandır
(Yukarı ülkeyi(igi-nim) Sümer ülkesinin batısı olarak düşünüyorum.)
68. dgibil6 ĝišal-a-ni saĝ an-še3 mi-ni-il2
dgibil6 küreğ(ĝišal)inin
başını göğe kaldırttı
(dgibil6 ateş tanrısıdır deniliyor. Her tanrının bir işlevi var. Tanrılar
işlerini kürekle(Sümer insanıyla) yürütüyor.)
69. ĝišal-e kug-ga-am3 izi nam-mi-in-la2
kürek(ĝišal) kutsaldır, ateş uzattı
70. da-nun-na al-ḫul2-ḫul2-le-de3-eš
da-nun-na’lar neşelendiler
71. e2 dĝeštin-an-na-ka ĝišal-ĝar-surx(UZ3×BALAĜ)-ra-am3
dĝeštin-an-na’nın evinde davul tokmağıdır
72. ama
dĝeštin-an-na-ka ĝišal-ĝar-surx(UZ3×BALAĜ) gu3 dug3-ga-ka
dĝeštin-an-na
ananınkinde ses çıkartan davul
tokmağı
73. en-e
ĝišal-a-ni gud-gin7 mur im-ša4
bey küreğ(ĝišal)ini boğa gibi böğürttü
(Buraya kadar kazmayı(karabaşı, Sümerlileri) eline alan Anunnaların
yaptıkları belirtilmiş. Burada ilginç bir sonuç çıkıyor. İşleri yapan tanrılar,
kullandıkları alet insan. Örneğin insanlar Enki için tapınak yaptıklarında veya
kent kurduklarında, Enki tapınak yaptı, Enki kent kurdu denilebilir.)
74. irigal-am3 ĝišal saĝ ki-a tum2-ma
büyükkent(mezar) için başları(insanları) yere veren
kürek(ĝišal)
('irigal' > 'büyükkent'. 'mezar, ölümden sonra gidilen yer'
anlamında kullanılır. Kürek insanları mezara koyuyor.)
75. adx(BAD.LU2) ĝišal-e ki-ta tum2-ma-am3
cesetleri yerden çıkaran kürek(ĝišal)dir
(Sümerlerde ölümden sonra dirilme inancı var. Buradan yerden
yeniden dirilmeyi belirtiyor.)
76. šul
idim an-na šeš-ban3-da dnergal-ka-kam
dnergal’in küçük erkekkardeşi, gök(an)’ün
onurlandırdığı yiğit
77. ur-saĝ
dgilgameš2 ĝišal-e sa-par4-am3
savaşcı dgilgameš2
kürek(ĝišal),
savaş ağıdır
78. dumu
dnin-sumun2-ka {(1 ms. adds:) gašam} ĝišĝisal-e dub-saĝ-ĝa2
dnin-sumun2’un
oğlu ilk {(1 ms. adds:) bilge} kürekdir(ĝišĝisal
> gemi küreği)
('dnin-sumun2’un oğlu' > dgilgameš2)
79. ĝišal-e id2-da kindagal-am3
kürek(ĝišal) kanalda başberberdir
80. {dag}
{(1 ms. has instead:) ki} agrun-na-ka ĝišal-e sukkal-am3
agrun {odasında}
kürek(ĝišal)
vezirdir
agrunun {(1 ms. has instead:) yerinde} kürek(ĝišal)
vezirdir
81. ḫul-ĝal2 ud nu2-a dumu ĝišal-me-eš
fırtınada uzanan kötüler, küreğ(ĝišal)in
çocuklarıdır
(Sümerce parçalarda fırtınayla yok etme öyküleri var. Neden yok
edildikleri anlatılmaz. Burada kötü oldukları için fırtınayla yok edildiklerini
belirtiyor. 'kazmanın çocukları' Sümerlilerdir.)
82. u4-sa2 dug4-ga-ta an-ta u3-tud-de3-eš
uyuduktan sonra gökten doğanlardır
83. an-še3 al-ti-ri2-gu7 mušen diĝir-ra-am3
tanrının kuşu al-ti-ri2-gu7 kuşu
göktedir
84. ki-še3 ĝišal-am3 ĝiš-gi-a ur-ra tir-ra ušumgal-am3
kürek(ĝišal) yerdedir, köpek sazlıktadır, ejderha ormandadır
85. ki
me3-ka dur10-al-lub-am3
dur10-al-lub baltası savaş yerindedir
86. ki
bad3-ka ĝišal-lu5-ḫab2-am3
savaş ağı surdadır
87. ki ĝišbanšur-ra ĝišma-al-tum-ma
tabak masadadır
88. ki ĝišgigir-ka ĝišma-a-a-al-tum-ma
kızak arabadadır
89. e2 anše-ka ĝišar-gibil2-am3
dolap eşek evindedir
90. ĝišal-am3 mu-bi dug3-ga ḫur-saĝ-ĝa2 mu-un-ĝal2
kürek(ĝišal)tir, adı tatlıdır, dağlarda(ḫur-saĝ) bulundu
91. ĝiš
ḫur-saĝ-ĝa2 ĝišal-la-nu-um-ma
dağların ağacı meşedir
92. šim
ḫur-saĝ-ĝa2 ĝišar-ga-nu-um-ma
dağların ıtırı ĝišar-ga-nu-um ağacıdır
93. na4 ḫur-saĝ-ĝa2 na
4algameš-am3
dağların taşı na
4algameš
taşıdır
94. ĝišal lum-lum-ma ĝišal lam-lam-ma
çoğaltıcı kürek(ĝišal), bollaştırıcı kürek(ĝišal)
95. ĝišal še dug3-ga ĝišal {sa-par4-am3} {(1 ms. has instead:) /šabra\-[…]}
kürek(ĝišal) tatlı arpadır, kürek(ĝišal)
{avcı ağıdır}
{(1 ms. has instead:)
/šabra\-[…]}
kürek(ĝišal) tatlı arpadır, kürek(ĝišal)
{(1 ms. has instead:) kahya-[…]}
96. ĝišal u3-šub-ba ĝišal saĝ ĝal2-la-am3
kürek(ĝišal) tuğla kalıbıdır, kürek(ĝišal)
baş(insan) var edendir
97. ĝišal-am3 a2 nam-ĝuruš-a-kam
kürek(ĝišal)tir delikanlılığın gücü
98. ĝišal ĝišdusu niĝ2 iri du3-du3-dam
kürek(ĝišal) ve sepet, kent kurandır
99. e2 zid al-du3-e gana2 zid al-ĝa2-ĝa2
iyi evi inşa eder, iyi tarlayı yerleştirir
100. gan2-ne2 zid-de3 šu daĝal-la-me-en
sen, iyi tarlayı genişletensin
101. gan2-ne2 lugal-bi-ir bal-e
sahibine direnen tarlayı
('lugal' > 'büyük insan'. 'kral, sahip' anlamlarında
kullanılır.)
102. gan2-ne2 lugal-bi-ir gu2 nu-ĝar-ra-e
sahibine boyun eğmeyen tarlayı
103. ĝišal-e lugal-bi-ir gu2 mu-na-ab-ĝa2-ĝa2
kürek(ĝišal) sahibine boyun eğdirir
104. u
2numun2 ḫul u
2numun2 ḫul-e saĝ dub2-dub2-be2
kötü halfa otunun, kötü halfa otunun başını parçalayan
105. ur2-ba mu-un-bur12-re pa-bi mu-un-ze2-e
kökünü koparır, sapını ezer
106. ĝišal-e u
2ḫirinḫu-ri
2
-in šu-še3 al-ĝa2-ĝa2
kürek(ĝišal) u
2ḫirinḫu-ri
2
-in otlarını
ele yerleştirir
107. ĝišal-e ĝiš nam tar-ra a-a den-lil2-la2
kürek(ĝišal), den-lil2
babanın kaderini belirlediği
alet
108. ĝišal-e za3-mi2 dug4-ga
küreğ(ĝišal)e söylenen övgü
109. dnisaba za3-mi2
dnisaba
övgüsü
1.1.1 Enki ve Ninḫursaĝa
Bu parçada insanların çoğalması, tarım bitkilerinin çoğalması,
kentlerin çoğalması, tanrıların çoğalması aynı anda alınır ve bütün bunlar iç
içedir. İnsanlar çoğaldığı zaman yeni tarım alanları açılır, tarım bitkileri çoğalır,
kentler çoğalır, tanrılar çoğalır. Sümerde her kentte bir tapınak bulur ve
bunlar farklı bir tanrıya aittir. İki kentiniz varsa iki tanrınız vardır, beş
kentiniz varsa beş tanrınız vardır. Yani kent sayısı artarsa tanrı sayısı da
artar. Bu aynı zamanda tanrı sayısı artıyorsa kent sayısı arıyor demektir.
Çoğalma, aynı zamanda yaratılıştır. Sümerde yaratılış cinsel ilişki, hamilelik
ve doğum olarak ele alınır. Öyküde su tanrısı Enki ile tanrıçaların cinsel
ilişkisi ve yeni tanrıçaların doğuşu anlatılıyor. Yukarda belirttiğim nedenden
tanrıçaların doğuşu yeni kentlerin doğuşunu da belirtir. Bu parçada ırmağın
suyu Enki’nin suyu(menisi) olarak belirtilir(Sümercede su aynı zamanda meni
anlamına gelir). Bu bilgi bu parça
için önemlidir. Tanrıçalar etrafındaki tarlalarla birlikte kentti
simgeler. Sümercede tarla aynı zamanda rahim anlamında kullanılabilir. Tarlanın
sulanmasının rahmin döllenmesi anlamı da vardır. Enki karısını sulamak(döllemek)
için penisiyle sulama kanalı kazar. Irmaktan(Enki’nin suyunun(menisinin)
bulunduğu ırmaktan) tarlaya(karısının rahmine) su akıtan sulama kanalı, aynı
zamanda karısının vajinasıdır. Penisle sulama kanalı kazılması, aynı zamanda
karısıyla cinsel ilişkisini belirtir. Görüldüğü gibi benzetmeler çok yönlü
kullanılır ve değişik bir üslubu vardır. Bu üslup diğer parçalara da yansır. Parçayı
değişik bir şekilde yorumladım. Nedenlerine gelince: Birincisi parça baştan
itibaren sudan sözeder. Suda çok anlamlı kullanılır. Ayrıca parçada çok anlamlı
kullanılabilecek başka kelimelerde var.
İkincisi 65 ve153.cü dizelerde geçen 'eg2' sözcüğüdür. Kesinlikle sulama
kanalıyla ilgili bir kavramdır. Parçada kanallarla iki kere sulama yapılıyor.
Birinde tanrıçalar sulanırken(döllenirken) diğerinde tarım alanları sulanır.
Ben bu iki sulamanın aynı şeyi anlattığını, anlatım farkının üsluptan
kaynaklandığını düşünüyorum.
1.
iriki kug-kug-ga-am3 e-ne ba-am3-me-en-ze2-en kur dilmunki kug-ga-am3
kentler kutsaldır, onlar sizin payınız, dilmunki
ülke(kur)si kutsaldır
('ki(KI; ge5, gi5, ke, ki, qi2)' > 'yer, yeryüzü, toprak, ülke, aşağı'. Yer isimlerinin
sonunda belirteç olarak da kullanılır. Sümercede belirteçler okunmaz. 'dilmunki' sözcüğü 'NI.TUK.KI' işaretleriyle
yazılır, 'dilmun' diye okunur. Sondaki 'KI' okunmayan 'ki' belirtecini gösterir. Sümercede, Türkçedeki
toprak kavramını belirten 2 sözcük vardır. 'ki' ve 'saḫar(IŠ; isiš, iš, iši, kuš7, kukkuš, saḫar)'. Ama bu 2 sözcük birbirinden farklıdır ve bu yüzden
birbirinin yerine kullanılmazlar.
Örneğin toprağı eşmek, toprağı sürmek, toprağa oturmak gibi
ifadelerde 'ki' kullanılır. Burada 'toprak' yerine 'yer' sözcüğünü koyduğunuzda
anlam değişikliği olmadığına dikkat edin. Ben çevirilerimde toprağı
kullanmayacağım, 'yer' olarak alacağım. 'saḫar'
sözcüğü 'toz, toprak' anlamlarında kullanılır. Toprak yığmak, toprakla örtmek,
üzerindeki toprağı temizlemek gibi cümleler kurarken 'saḫar' kullanılır. Dikkat edilirse burada 'toprak' yerine
'yer' sözcüğünü kullanamazsınız. Yer, yeryüzü, toprak eski çağlardan beri
birçok kültürde kadın ve doğurganlık temsilen kullanılır.
Sümerde de böyledir. Örneğin;
mu ḫe2-ĝal2 an u3-tud-da
göğün bereket doğurttuğu yılda
uĝ3-e u2-šim-gin7 ki in-dar-ra-ba
halk yeşil bitkiler gibi yeri yarmıştı
(1.1.4
Enki'nin Nibru'ya Yolculuğu. 2-3)
Burada halkın doğup çoğalması, bitkilerin yerden çıkmasına
benzetilir. Kadın yer, çocuk bitkidir.
[a-a] [d]en-ki uĝ3 numun-a e3-ni numun zid ḫe2-i-i
den-ki baba tohumlu halkı çıkarınca iyi tohum çoğalacak
(1.1.3
Enki ve Ülkelerin Düzenlenmesi. 52)
Bu dizede tohum gebeliği belirtmek için kullanılır. Tohumun
filizlenip bitki olarak yeri yarıp çıkması doğumla çoğalmayı belirtir.
'kur(KUR; gin3, kur)' > 'ülke, dağ, ölümden sonra gidilen yer'.)
2. ki-en-gi
kug-ga e-ne ba-am3-me-en-ze2-en kur dilmunki kug-ga-am3
ki-en-gi kutsaldır,
o sizin payınız, dilmunki ülke(kur)si
kutsaldır
('ki-en-gi' > Sümerlilerin kendi ülkelerine verdiği ad.)
3. kur
dilmunki kug-ga-am3 kur dilmun sikil-am3
dilmunki
ülke(kur)si kutsaldır, dilmunki
ülke(kur)si saftır
4. kur
dilmunki sikil-am3 kur dilmunki dadag-ga-am3
dilmunki
ülke(kur)si saftır, dilmunki
ülke(kur)si pırıl pırıldır
5. dili-ni-ne
dilmunki-a u3-bi2-in-nu2
yalnız biri dilmunki’da
yattığında
6. ki den-ki dam-a-ni-da ba-an-da-nu2-a-ba
den-ki’nin eşiyle yatmış olduğu yer
(5ci dizedeki 'yalnız' olarak belirtilen den-ki’dir. den-ki; 'AN.EN.KI' işaretleriyle
yazılır. Çeviriyazıda 'AN' işareti 'd' belirteci olarak gösterilir. Bu belirteç tanrı
isimlerinin başında bulunur. Daha önce dediğim gibi belirteçler okunmaz. 'en(EN;
en, in4, ru12, uru16)', dinsel ve siyasal lideri gösteren bir ünvan. S.N. Kramer’in
belirttiğine göre önceleri tapınağın başında bulunan siyasal ve dinsel otoriteyi
gösteren rahip sınıfından biri. Zamanla siyasal gücünü yitirir ve yalnızca
dinsel bir figür
haline gelir. Ben 'bey' olarak çevireceğim. 'den-ki' > 'yerin, yeryüzünün
beyi'.)
7. ki-bi
sikil-am3 ki-bi dadag-ga-am3
o yer saftır, o yer pırıl pırıldır
(Burada şimdiye kadar kullanılan 'kug', 'dadag', 'sikil'
sözcüklerini açıklamak gerek. 'kug(KU3,
Borger: KUG; ku3, kug)' sözcüğü isim olarak kullanılırsa 'metal, gümüş';
sıfat olarak kullanılırsa 'kutsal, aydınlık, ışıltılı, saf, bozulmamış, arı',
fiil olarak kullanılırsa 'arındırmak'. Ben 'kutsal' olarak kullandım.
'dadag(UD.UD; babbar2, dadag)' > 'aydınlık, ışıltılı, temizlemek'. 'pırıl pırıl' hem temizliği
hem parlamayı ifade ettiğinden bu şekilde aldım. 'UD.UD' işaretle gösterilen
diğer bir sözcük 'babbar2' > 'beyaz'. 'sikil(EL; el, il5, sikil)' > 'saf, bozulmamış,
arı, arındırmak'. 'saf' olarak
aldım. Görüldüğü gibi bu 3 sözcüğün anlamları birbirine benzer.
'ki' > 'yer, yeryüzü, toprak', 'sikil' > 'saf', 'ki-sikil' > 'saf yer,
saf toprak'. 'saf yer, saf toprak' ifadesi 'bakire, genç kız' anlamına gelir.
Toprak, yer, yeryüzü kadının simgesidir. Bu dizede kullanılan
'ki-bi sikil-am3' > 'o yer saftır' cümleciğine dikkat edin. Bu ifadeyle dilmunki ülkesi bakireye benzetilmektedir.
Sümercede su aynı zamanda meni anlamına gelir. Su toprağı dölleyen öğedir.
Sulanan toprak döllenen toprak, sulanmayan toprak döllenmeyen topraktır.
İleriki dizelerde dilmunki ülkesinin susuz olduğu belirtilir. dilmunki sulanmamış, döllenmemiş bir yer
olduğu için 'bakire' olarak tanımlanır.)
8. dili-ni-ne
dilmunki-a u3-bi2-in-nu2
yalnız biri dilmunki’da
yattığında
9. ki den-ki dnin-sikil-la ba-an-da-nu2-a-ba
den-ki’nin dnin-sikil-la’yla yatmış olduğu yer
('nin(SAL.TUG2, Borger: NIN and MUNUS.TUG2; e5, ereš, nin)' sözcüğünü çevirilerde 'kraliçe, hanım, sahibe'
şeklinde görürsünüz. Ben 'kraliçe' olarak çevireceğim. Az da olsa bu unvan
erkekler içinde kullanılır. dilmunki için kullanılan 'sikil', den-ki’nin eşi dnin-sikil-la’nın adının bir parçası
olmuş. dilmunki ile dnin-sikil-la özleştirilmiştir.)
10. ki-bi
sikil-am3 ki-bi dadag-ga-am3
o yer saftır, o yer pırıl pırıldır
(dilmunki ülkesi neresidir? Kuveyt açıklarında küçük bir adadır, Bahreyn’dir
diye görüşler vardır ama kesin yeri bilinmez. 1.7.4 Tufan Öyküsü’nde doğuda,
tufandan sonra Sümerlilerin gittiği yer olarak belirtilir. Ben bu bilgiye göre
Sümer ülkesinin hemen doğusu olarak alıyorum. Ayrıca bu öykünün tufan sonrası
Sümerlilerin dilmunki ülkesinde çoğalması ve çoğalan Sümerlilerin yeni kentler kurmasını,
sonunda Sümerlilerin eski ülkelerine geri dönmesini anlattığını düşünüyorum.)
11. dilmunki-a ugamušen gu3-gu3 nu-mu-ni-be2
dilmunki’da kuzgun gaklama sesi çıkarmaz
12. darmušen-e gu3 darmušen-re nu-mu-ni-ib-be2
keklik keklik sesi çıkarmaz
13. ur-gu-la
saĝ ĝiš nu-ub-ra-ra
aslan öldürmez
14. ur-bar-ra-ke4 sila4 nu-ub-kar-re
kurt kuzu kapmaz
15. ur-gir15 maš2 gam-gam nu-ub-zu
köpek oğlaklara boyun eğdirmesini bilmez
16. šaḫ2 še gu7-gu7-e nu-ub-zu
domuz tahıl yemeyi bilmez
17. nu-mu-un-su2 munu4 ur3-ra barag2-ga-ba
dul kadın dama malt serdiğinde
18. mušen-e
an-na munu4-bi na-an-gu7-e
kuş yukarıdaki maltı yemez
19. tum12
mušen-e saĝ nu-mu-un-da-RU-e
güvercin başını eğmez
20. igi-gig-e
igi-gig-me-en nu-mu-ni-be2
gözü ağrıyan 'gözüm ağrıyor' demez
21. saĝ-gig-e
saĝ-gig-me-en nu-mu-ni-be2
başı ağrıyan 'başım ağrıyor' demez
22. um-ma-bi
um-ma-me-en nu-mu-ni-be2
yaşlı kadın 'yaşlı kadınım' demez
23. ab-ba-bi
ab-ba-me-en nu-mu-ni-be2
yaşlı adam 'yaşlı adamım' demez
24. ki-sikil
a nu-tu5-a-ni iri-a nu-mu-ni-ib-sig10-ge
gençkız yıkanmayınca(veya yıkamayınca) kente
yerleştirmez
25. lu2 id2-da bal-e ĝi6-de3 nu-mu-ni-be2
ırmak(veya kanal) kazan(veya geçen) adam 'gece oldu' demez
26. niĝir-e
zag-ga-na nu-um-niĝin2-niĝin2
haberci sınırlarında dolaşmaz
27. nar-e
e-lu-lam nu-mu-ni-be2
ozan e-lu-lam şarkısı söylemez
28. zag
iri-ka i-lu nu-mu-ni-be2
kentin etrafında i-lu şarkısı söylenmez
(11-28 dizelerde bazı eylemlerin olmadığı belirtildiği için bu
parça Sümer cennet miti diye yorumlanır. Eylemi yapacak şeyler varda mı eylem
yapılmıyor, yoksa eylem yapacak şeyler olmadığı
için mi eylem yapılamıyor? Sonraki dizelere baktığımızda dilmunki ülkesinde su yoktur. Tariflenen
cennet değil, canlıların yaşayamadığı çöl gibi duruyor. Önce dilmunki ülkesinin nasıl olduğu anlatılıp
sonra bu hale nasıl geldiği anlatılıyor da olabilir.)
29. dnin-sikil-la a-a-ni
den-ki-ra gu3 mu-na-de2-e
dnin-sikil-la
babası den-ki’ye dedi:
(Daha önceki dizelerde dnin-sikil-la, den-ki’nin karısıyken burada kızı oluyor.)
30. iri
mu-e-šum2 iri mu-e-šum2 nam-ĝu10 šum2-ma-zu
"kent verdin,
kent verdin, verdiğin ne işime yarar
31. dilmun
iri mu-e-šum2 iri <mu-e-šum2 nam-ĝu10 šum2-ma-zu>
dilmun’u, kenti verdin, kent
<verdin,
verdiğin ne işime yarar>
(Sümerce parçalar bazen tekrar olan yerleri yazmaz. Sümerologlar
çeviriyazılarda burayı doldururlar. '<>' işaretleriyle de doldurdukları
yeri belirtirler.)
32. [X
X] mu-e-šum2 iri <mu-e-šum2 nam-ĝu10 šum2-ma-zu>
[X X] verdin, kent <verdin, verdiğin ne
işime yarar>
33. [iri
kar] id2-da nu-un-tuku-a
ırmak limanı olmayan
kent
34. [X
X] mu-e-šum2 iri <mu-e-šum2 nam-ĝu10 šum2-ma-zu>
[X X] verdin, kent <verdin, verdiğin ne
işime yarar>
35. […]
X […] X
36. [iri
a-šag4] a-gar3 [ab-sin2 nu-un-tuku]-a
tarlası, arazisi,
saban izi olmayan kent"
3 dize kayıp
40. [dutu an-na gub-be2-e]
(den-ki:) "güneş(dutu) gökte dikilirken
('dutu(AN.UD)' güneş tanrısının adıdır. Doğrudan 'güneş' anlamında da
kullanılır.
Tablette kırık olan yerleri Sümerologlar parçadaki tekrarlara veya
uygun anlamlara göre tahmini olarak doldurabilirler. Bu tahmini olarak
doldurulan yerler '[]' işaretleriyle belirtilir.)
41. [gir16 DU-a gaba EZENki-na-ta]
[EZENki’nin bağrında duran
testiden]
42. [e2-suḫur si dnanna-a-ta]
ay(dnanna)’ın doldurduğu e2-suḫur’dan
('dnanna(AN.ŠEŠ.KI)' ay tanrısının adıdır. Doğrudan 'ay' anlamında da
kullanılır. 'e2-suḫur' >'tapınağın bir bölümü'.)
43. [ka
a ki-a DU.DU-ta a dug3 ki-ta … DU]
[yere su getiren ağızdan,
tatlı su yerden … gelmek]
44. ĝiri3-ma-an gal-la-za a ḫe2-em-ta-ed3-de3
oradan senin büyük
havzalarına su çıksın
45. iri-zu
a ḫe2-ĝal2-la ḫu-mu-ra-na8-na8
oradan kentin bol bol
su içsin
46. dilmunki a ḫe2-<ĝal2-la ḫu-mu-ra-na8-na8>
oradan dilmunki bol bol su içsin
47. pu2 a sis-a-zu pu2 a dug3-ga ḫe2-em
acı su kaynakların
tatlı su kaynakları olsun
48. iri-zu
e2-gun2 kar-ra kalam-ma-ka ḫe2-a
kentin, yurd(kalam)un
limanı ve ticaret yeri olsun
('kalam(UN; kalam, uĝ3, un)' sözcüğü Sümer ülkesi için kullanılır. İngilizce
çevirilerde 'the Land' şeklinde görürsünüz. Büyük harfle yazmasının nedeni
Sümer ülkesine özgü kullanılması. 'UN' işaretiyle gösterilen diğer bir sözcük
'uĝ3' > 'halk'.
Bu dizeye dikkat ederseniz dilmunki ülkesi Sümer ülkesi olarak
tarifleniyor. Nedeni; tufandan sonra Sümerlilerin yurdu olması.)
49. dilmunki e2-<gun2 kar-ra kalam-ma-ka ḫe2-a>
dilmunki, < yurd(kalam)un limanı
ve ticaret yeri olsun>
49A. {(possible insertion point for additional lines in a ms. from Urim:) kur tu-/uk-ri-iš\ki kug-sig17 ḫa-rali
{tu-uk-ri-iški ülke(kur)si ḫa-ra-li altınını
('ḫa-ra-li'ye coğrafik bir bölge
deniliyor.
Sümerce tabletlerin çok sayıda kopyaları olabiliyor. Sümerologlar
diğer tabletlerden yararlanarak kırık yerleri onardıklarında buraları {}
işaretiyle gösterir.)
49B. na
4za-gin3 [X X] X-ga ḫu-mu-ra-bal-bal-[e]
lacivert taşını [X X] X-ga sana getirsin
('na4(NI.UD, Borger: NA4; ia4, na4)' > 'taş'. Taş isimlerinin başında belirteç olarak kullanılır.)
49C. kur
me-luḫ-ḫaki na
4gug niĝ2 al di kal-la
me-luḫ-ḫaki ülke(kur)si, değerli
ve arzulanan şey akik taşını
49D. ĝišmeš3 šag4-gan ĝiš-ab-ba sig5-ga
kaliteli ĝiš-ab-ba
odununu ve šag4-gan’ın
ĝišmeš3 ağacının odununu
('šag4-gan', ma2-ganki ülkesi için kullanılıyor. 'ĝeš(GIŠ; ĝiš, is, iš6, iz)' > 'ağaç, odun'. Ağaç,
odun veya odunla yapılmış aletlerin başında belirteç olarak kullanılır.)
49E. ma2 gal-gal ḫu-mu-ra-ab-sa2
büyük gemilere senin
için tıkabasa doldurulsun
49F. kur
mar-ḫa-šiki na4 kal-la na
4/du8\-[ši-a]
mar-ḫa-šiki ülke(kur)si
değerli taşları ve topazları
49G. gaba
ḫu-mu-ra-ab-[X]
49H. kur
ma2-ganki urud niĝ2 kalag-ga usu-[(X)]
ma2-ganki ülke(kur)si güçlü,
kuvvetli şey bakırı
49I. na
4esi na
4U na
4šu-min3 ḫu-mu-[X]
delorit, na
4U taşı, na
4šu-min3 taşı ḫu-mu-[X]
49K. kur
ab-baki-ke4 ĝišesi me-te-/bi\ [X] lugal-la ḫu-mu-ra-ab-[X (X)]
ab-baki ülke(kur)si kendi ĝišesi ağacı odununu
kralın [X] ḫu-mu-sana-ab-[X (X)]
49L. kur
za-lam-ĝarki siki gun3(source: IŠ) sag9-ga [X] ḫu-mu-ra-ab-[X]
za-lam-ĝarki ülke(kur)si güzel
renkli yünleri [X] ḫu-mu-sana-ab-[X]
('za-lam-ĝar' > 'çadır'. 'kur za-lam-ĝarki' > 'çadır ülkesi')
49M. kur
elamki-ma siki igi saĝ5 gu2-/un\-[gu2-un] ḫu-mu-ra-ab-bal-[bal-e]
elamki ülke(kur)si rengarenk
seçme yünlerini sana getirsin
49N. eš3 urim2
ki barag nam-lugal-la iri/ki\ […]
krallığın taht kürsüsü
urim2
ki kutsal alanı, kent […]
('urim2 ki' > 'Ur kenti'.)
49O. še-i3-ĝiš tug2 maḫ tug2 sig5 ma2 gal-[gal] ḫu-mu-ra-ab-[sa2]
susamı, yüce
giysileri, hoş giysileri büyük gemilere senin için tıka basa doldursun
49P. a-ab-ba
daĝal-la ḫe2-ĝal2-bi ḫu-/mu\-[…]
engin denizin bereketi
ḫu-/mu\-[…]"
49Q. iriki «tuc» ki-tuš-bi ki-tuš dug3-/ga\-[am3]
kentin konutları güzel konutlardır
49R. dilmunki ki-tuš-bi ki-tuš dug3-/ga\-[am3]
dilmunki’un konutları güzel konutlardır
49S. še-bi
še di4-di4-la2-[am3]
tahılları küçük tahıllardır
49T. zu2-lum-bi zu2-lum gu-ul-/gu\-[la]
hurmaları büyük hurmalardır
49U. buru14-bi 3-am3 […]
hasadı 3 tür […]
49V. ĝiš-bi
ĝiš X X […]}
ağaçları ĝiš
X X […]}
50. i3-ne-eš2 dutu ud ne-a
şimdi, bu günün güneş(dutu)inde
51. dutu an-na gub-be2-e
güneş(dutu)
gökte dikilirken
52. gir16 DU-a gaba EZENki-na-ta
EZENki’nin bağrında duran testiden
53. /e2\-suḫur si dnanna-a-ta
ay(dnanna)’ın
doldurduğu e2-suḫur’dan
54. ka
a ki-a DU.DU-ta a dug3 ki-ta mu-na-ra-DU
yere su getiren ağızdan, tatlı su yerden ona geldi
55. ĝiri3-[ma-an] gal-la-na a im-ta-ed3-de3
oradan onun büyük havzalarına su çıktı
56. iri-ni
a ḫe2-ĝal2-la im-ta-na8-na8
oradan kenti bol bol su içti
57. dilmunki a ḫe2-<ĝal2-la im-ta-na8-na8>
oradan dilmunki bol
bol su içti
58. pu2 a sis-a-ni <pu2> a dug3-ga na-nam
işte, onun acı su kaynakları tatlı su kaynakları
olmuştur
59. a-šag4 a-gar3 ab-sin2-a-ni še mu-na-ab-/X-šum2
?\
onun tarlaları, arazileri, saban izleri ona tahıl verdi
60. iri-ni
e2-gun2 kar-ra kalam-ma-ka na-nam
işte, kenti yurd(kalam)un limanı ve ticaret yeridir
61. dilmunki e2-gun2 <kar-ra kalam-ma-ka na-nam>
işte, dilmunki yurd(kalam)un
limanı ve ticaret yeridir
62. i3-ne-eš2 dutu ud ne-a ur5 ḫe2-na-nam-ma
şimdi, bu günün güneş(dutu)inde, gerçekten böyle olmuştur
(dilmunki ülkesi suyun olmadığı bir yerdir. Sümerliler yerleştikten sonra
buradan ırmak akar. Irmakta liman kurarlar ve ırmaktan sulama tarımı yaparlar.
Bu ırmak Diclenin bir kolu veya doğudaki dağlardan akan bir ırmak. dilmunki’dan ırmak geçince tarım bitkileri,
insanlar, kentler, tanrılar çoğalır. Her kentin bir tanrısı(veya tanrıçası)
vardır. Yeni bir kent kurarsanız yeni bir tanrıya ihtiyaç duyarsınız. Bundan
sonraki dizeleri bu bilgiye göre düşünün.)
63. dili-ni
(TAR) ĝeštug2-ge tuku-a dnin-tur5 ama kalam-ma-še3
bilgi sahibi yalnız, yurd(kalam)un anası dnin-tur5’a
doğru
(dnin-tur5 doğum tanrıçasıdır. 'tud (TU; du2, tu, tud, tum12, tur5)' > 'doğum, doğurmak'. Aynı işaretle gösterilen 'tur5' > 'hastalık, hastalanmak'.
Sümercede sessizle biten bir fiil, tamamlanmamış zamanda son sessizini düşürür.
Yani 'tud' ve 'tur5'un tamamlanmamış zaman hali 'tu'dur. 'tu' > 'doğum, doğurmak,
hastalık, hastalanmak'. 1.1.2 Enki ve Ninmaḫ parçasında dnin-tur5’un hastalık oluşturduğuna dikkat edin.)
64. den-ki-ke4 ĝeštug2-ge tuku-a dnin-tur5 <ama kalam-ma-še3>
bilgi sahibi den-ki, yurd(kalam)un
anası dnin-tur5’a doğru
(Sümerce parçalarda tekrar sık görülür. 63-64cü dizelere dikkat
edin. Sık yapılan tekrar örneklerinden biri. İlk dizede 'yalnız' yazıyor,
sonraki dizede bu dize aynen yazılırken sadece 'yalnız' sözcüğü değiştiriliyor.
Böylece yalnız diye kime dediğini açıklamış oluyor. Bundan önceki dizelerde de
bu tekrar örnekleri var. Başka bir biçimde yapılan tekrar örneği olarak;
40-49cu dizler 50-61ci dizlerde tekrarlanmış.)
65. ĝiš3-a-ni eg2-a ba-an-ši-in-dun-e
penisiyle su seti kazar
('ĝiš3(UŠ; ĝiš3, nitaḫ, us2, uš)' > 'penis, erkek'. 'eg2(E; e, eg2)' > 'su seti'.)
66. ĝiš3-a-ni gi-a gir5-gir5-e ba-an-ši-gir5-gir5-e
penisini sazlığa daldırırda daldırır
67. ĝiš3-a-ni bar-še3 maḫ-ḫe ša-ba-ra-an-zi-zi
yüce penisini dışarıya çıkarır
68. gu3 bi2-in-de2 ambar-ra lu2 nu-mu-un-dab-be2
bağırdı: "bataklıktan hiçkimse geçmesin"
69. den-ki-ke4 gu3 bi2-in-de2
den-ki
bağırdı:
70. zi
an-na i3-pad3
"göğün yaşamına
yemin ediyorum"
('an(AN; am6, an, diĝir, il3, naggax)' > 'tanrı an, gök, yukarı'. Burada tanrı An’ın
yaşamına yemin etmek şeklinde de alınabilir.)
71. nu2-a ambar-ra nu2-a ambar-ra giri17-zal
bataklıkta yatan, bataklıkta yatan harika
72. den-ki-ke4 a ddam-gal-nun-na-ka-ni mi-ni-in-dug4
den-ki
ddam-gal-nun-na’sını suladı(dölledi)
('a(A; a, dur5, duru5)' > 'su, meni'. 'dug4(KA; du11, dug4, ga14, giri17, gu3, inim, ka, kir4, pi4, su11, šudx, zu2, zuḫ)' > 'yapmak, etmek, söylemek'.
'a dug4' > 'su etmek'. '(sulama kanalıyla) sulamak' manasında
kullanılır. Bu dizede sulamayı döllemek olarakta kullanıyor.
Sümerde her kentte bir tapınak kurulur ve bunlar farklı tanrılara
(veya tanrıçalara) aittir. Kentler tanrıların (veya tanrıçaların) diye
belirtilir. Bu parçada tanrıça kent olur. Kenttin tarlası tanrıçanın rahmidir.
Tarlaya su getiren kanal tanrıçanın rahmine meni getiren vajinadır. Kanala
dökülen ırmağın suyu den-ki’nin menisidir.
ddam-gal-nun-na’ya su(meni)yun
sulama setiyle geldiğine dikkat edin. Bu dizenin ve bir sonraki dizenin iki
anlamlı olması yine önemlidir.
den-ki sulama seti ve
kanalları(karısının vajenini) penisiyle kazar. Sulama seti ve kanalların kazılması
cinsel ilişkidir. Bu parçada su sözcüğünün aynı zamanda meni anlamına geldiğini
hiçbir zaman unutmayın. Bu parçanın başka çevirilerinde parçada bulunan çok
anlamlılıklar yansıtılmaz. Buda parçaya ait birçok şeyin gözden kaçmasına neden
olur.
Sonraki dizelerde tanrıçaların doğumu anlatılır. Bu, çoğalan
Sümerlilerin yeni kent kurmasını, kurdukları yeni kenti de yeni bir tanrıçaya
adamalarını belirtir.)
73. dnin-ḫur-saĝ-ĝa2-ke4 a šag4-ga ba-ni-in-ri
dnin-ḫur-saĝ-ĝa2
su(meni)yu rahme akıttı
dnin-ḫur-saĝ-ĝa2
tarlaya akıttı
(dnin-tur5, ddam-gal-nun-na ve dnin-ḫur-saĝ-ĝa2 aynı tanrıça. Doğum ve toprak
tanrıçası. 'damgal-nun-na' > 'nun’un büyük eşi'. 'nun' > 'prens, soylu,
asil, kaliteli'. 'nun' ünvanı den-ki için kullanılıyor.
Bu dizede bahsedilmesi gereken asıl şeyler 'a', 'ri' ve 'šag4' sözcükleridir:
'a(A; a, dur5, duru5)' sözcüğü çevirilerde 'su, meni, tohum (insanın tohumu), baba'
şeklinde görülür. Sulama seti, kanalı yapımı ve sulama anlatırken işin içine
cinsellik katılır. Çok değişik bir anlatım tarzıdır. Parçayı okuyanın parçayı
anlaması için benzetmeleri bilmesi gerekir. Bu yüzden kelimelerin anlamı ve bu
kelimelerin diğer parçalarda ne gibi benzetmelerle kullanıldığını anlatmaya
çalışıyorum. 'a-a' > 'baba' demektir. Su kelimesinden türüyor gibi duruyor.
Bazı parçalarda 'a' doğrudan baba anlamında kullanılır. 'a-a'nın kısaltması
şeklinde mi 'a' yazıyor, yoksa doğrudan suyu baba anlamındamı kullanıyor
bilmiyorum. 'a-a' > 'sulu, döllü'. Bu parçada
'den-ki’nin suyu' ifadesi 'den-ki’nin menisi' şeklinde çevrilir. Bu 'su' dnin-nisig’i yaratacak olan sudur.
Bu yüzden 'dnin-nisig’in suyu' şekilde de belirtilirse yanlış olmaz. Bu durumda
'dnin-nisig’in suyu' ifadesini
çevirilerde 'dnin-nisig’in tohumu' şeklinde görürsünüz.
'ri(RI; dal, de5, re, ri, rig5)' geniş anlamlı bir fiil. Burada 'dökmek, akmak, atmak'
anlamlarında kullanıyor. 'a ri' bileşik fiili 'su dökmek, su akıtmak, su
atmak'. Irmaktan suyun akması için kullanabilirsiniz. Aynı zamanda 'dölleme'
anlamındadır. Bu parçada 'su akıtmak' sık sık kullanılır.
Bu iki anlamlılığa göre düşünün. Çevirilerde, kralın akan suları
geldi ifadesiyle karşılaşabilirsiniz. Kralın çocukları geldi demektir.
'šag4(ŠA3; pešx, ša3, šag4)'; 'yürek, iç, orta' anlamlarında sık kullanılan bir sözcük.
'rahim' anlamı da vardır. Sümercede kelimeler arasında boşluk bırakılmaz,
cümledeki her şey bitişiktir. Yani bu çeviride ki 'a šag4'ı 'a-šag4' olarak alabilirsiniz. 'tarla'
anlamında kullanılan sözcüklerden biridir. 'tarla' da 'rahim' anlamında
kullanılabilir. Yani anlamda bir değişme yoktur ama bu parçada kullanılan çok anlamlı
sözcüklerden biri olması bakımından önemlidir. 'dnin-ḫur-saĝ-ĝa2-ke4 a-šag4-ga ba-ni-inri' > 'dnin-ḫur-saĝ-ĝa2 tarlaya akıttı'. Bu parçada 'a šag4-ga ba-ni-in-ri' sık sık
tekrarlanır. Çok anlamlı olduğuna dikkat edilmeli.)
74. a
šag4-ga šu ba-ni-in-ti a den-ki-ka3-ka
suyu rahme aldı, den-ki’nin su(meni)yunu
tarlaya aldı, den-ki’nin suyunu
75. ud
1-am3 itid 1-a-ni
bir gün ona bir aydır
76. ud
2-am3 itid 2-a-ni
iki gün ona iki aydır
77. ud
3-am3 itid 3-a-ni
üç gün ona üç aydır
78. ud
4-am3 itid 4-a-ni
dört gün ona dört aydır
79. ud
5-am3 itid 5-a-ni
beş gün ona beş aydır
80. ud
6-am3 itid 6-a-ni
altı gün ona altı aydır
81. [ud]
7-am3 itid 7-a-ni
yedi gün ona yedi aydır
82. [ud]
8-am3 <itid 8-a-ni>
sekiz gün ona sekiz aydır
83. [ud]
9-am3 itid 9-a-ni itid nam-munus-a-ka
dokuz gün ona dokuz aydır, kadınlık ayıdır
84. [i3 li-gin7 i3] li?-gin7 i3-ḫe-nun-na-gin7
halis yağ gibi, halis yağ gibi, bolluk-yağı-gibi
85. [dnin-tur5] ama kalam-ma-ka
yurd(kalam)un anası [dnin-tur5]
86. [i3 li-gin7]
[halis
yağ gibi]
87. [dnin-nisig] in-tu-ud
[dnin-nisig’i] doğurdu
(9 günde doğurtmak, daha çok tarımsal alanlardaki yüksek verimi belirtir.
Sulama tarımıyla 30 kat daha fazla verim elde ediliyor tarzı bir şey diye
düşünüyorum.
'i3-ḫe-nun-na-gin7' > 'bolluk-yağı-gibi'. 'i3' > 'yağ'. 'ḫe-nun' > 'bolluk'. '-gin7' > 'gibi'. 'bolluk-yağı-gibi' ifadesinin
dnin-tur5 için söylendiği düşünülür. Ben anne
karnında çocuk olarak alıyorum. Yani 'bolluk-yağı-gibi' dnin-nisig’dir.
nun gal-e ĝišal-e sa bi2-in-sig10 ĝišu3-šub-[ba] si bi2-in-sa2
büyük prens kazmayı iple sabitledi, tuğla kalıbını düzenledi
agarin4-e i3-ḫe-nun-na-gin7 ĝiš3 im-ma-an-[dug4]
(kalıbın) boşluğuna bolluk-yağı-gibiyi penisledi
(1.1.3 Enki ve Ülkelerin Düzenlenmesi.
335-336)
'agarin4' > 'rahim boşluğu, kabın boşluğu'. 'ĝišal' > 'kazma, çapa'. 'kürek'
anlamının da olduğunu düşünüyorum. 'ĝiš3' > 'penis, erkek'. ĝiš3 dug4 > penis etmek, penislemek.
Cinsel ilişki manasında kullanılır. 'ĝišal'(kazma, çapa, kürek) penise, tuğla kalıbı rahme, kürekle
tuğla kalıbına çamur yerleştirilmesi, cinsel ilişkiyle rahme çocuk
yerleştirilmesine benzetilir. Burada çamur veya çocuk değil bolluk-yağı-gibi
kullanılmış. Benzetmelerin çok yönlü kullanıldığına dikkat edin.
Benzetilenlerle benzeyenler aynı anda kullanılabiliyor. Bu Sümerce
parçaların bir özelliğidir. Penisle kazma benzetmesi vardır. 65.ci dizeye
dikkat edin; sulama seti kazmayla değil de penisle kazılır. Bizim dilimize göre
değişik bir kullanımdır. Ayrıca 5.5.4 Kazma ve İnsanın Yaratılışı parçasında
insan kürek ve tuğla kalıbıyla yaratılır.)
88. dnin-nisig gu2 id2-da-ke4 še3-mi-ni-ib-e3
?
böylece dnin-nisig ırmağın
kıyısında ortaya çıktı
böylece dnin-nisig ırmağın
kıyısında doğdu
('id2(A.LAGAB×HAL, Borger: A.ENGUR; id2)' > 'ırmak, su yolu, kanal'.
Kanal anlamıyla büyük kanalları belirtir. 'e3' > 'çıkmak, dışarı çıkmak, ortaya çıkmak'. Doğum
manasında da kullanılabilir.
Sümerliler aynı ırmağın üzerinde yeni bir kent kurmuş, bunun içine
bir tapınak yapmış, kenti ve tapınağı yeni bir tanrıça olan dnin-nisig’e adamışlardır. Kentin
yanından akan ırmağın suyu denki’nin menisidir. Kentin sulama kanalları dnin-nisig’in vajinası, tarlaları
rahmidir. 'nisig(SAR; kiri6, mu2, nisig, saḫar2, sakar, sar, sigx, šar)' > 'yeşillik, sebze'. 'dnin-nisig >'yeşillikleri,
sebzelerin kraliçesi'.)
89. den-ki-ke4 ambar-ra im-da-la2 e-ne im-da-la2 e-ne
den-ki
bataklıktan bakındı o, bakındı
o
90. sukkal-a-ni
disimud4-de3 gu3 mu-na-de2-e
veziri disimud4’a dedi:
91. lu2-tur sag9-ga-e ne nu-mu-un-su-ub-be2
"güzel genç
öpülmedi
92. dnin-nisig sag9-ga-e ne nu-mu-un-su-ub-be2
güzel dnin-nisig öpülmedi"
93. sukkal-a-ni
disimud4-de3 mu-na-ni-ib-gi4-gi4
veziri disimud4
ona yanıt verdi:
94. lu2-tur sag9-ga-e ne nu-mu-un-su-ub-be2
"güzel genç
öpülmedi
95. dnin-nisig sag9-<ga-e ne nu-mu-un-su-ub-be2 >
güzel dnin-nisig öpülmedi
96. lugal-ĝu10 im-dirig ga-ri im-dirig ga-ri
kralım yelken açacak,
ben kullanayım, yelken açacak, ben kullanayım"
('lugal(LUGAL; lillan, lugal, rab3, šarrum)' > 'büyük insan'.
'kral, sahip' anlamına gelir. 'sahip' anlamında tarlanın sahibi, kölenin sahibi
şeklinde kullanılabilir.)
97. ĝiri3-ni 1-a ĝišma2-a bi2-in-gub
önce adımını gemiye attı
98. 2-kam-ma
bar-rim4-ma nam-mi-in-gub
sonra adımını kuru toprağa
99. gaba
im-ma-an-tab ne im-ma-an-su-ub
bağrına bastırdı, öptü
100. den-ki-ke4 a šag4-ga ba-ni-in-ri
den-ki
su(meni)yu rahme akıttı
den-ki
tarlaya akıttı
(Ensest bir ilişki görülüyor. Nedeni tanrıçalara ait kentlerin aynı
ırmak kıyısında olması ve ırmağın suyunun den-ki’nin suyu olarak tariflenmesi. Her kentin tarlası aynı
ırmaktan sulanıyor.)
101. a
šag4-ga šu ba-ni-in-ti a den-ki-ka3-ka
su(meni)yu rahme aldı, den-ki’nin su(meni)yunu
tarlaya aldı, den-ki’nin suyunu
102. ud
1-am3 itid 1-am3
bir gün ona bir aydır
103. ud
2-am3 itid 2-am3
iki gün ona iki aydır
104. ud
9-am3 itid 9-am3 itid nam-munus-a-ka
dokuz gün ona dokuz aydır, kadınlık ayıdır
105. i3 li?-[gin7 i3] li?-gin7 i3-ḫe-nun-na-gin7
halis yağ gibi, halis yağ gibi, bolluk-yağı-gibi
106. [dnin-nisig i3] /li?\-<gin7 i3 li-gin7 i3-ḫe-nun-na-gin7>
[dnin-nisig], halis
yağ gibi, halis yağ gibi, bolluk-yağı-gibi
107. dnin-[kur-ra] in-tu-ud
dnin-[kur-ra]’yı doğurdu
108. dnin-kur-/ra\ [gu2 id2-da-ke4 še3-mi-ni-ib-e3]
böylece dnin-kur-ra ırmağın
kıyısında ortaya çıktı
böylece dnin-kur-ra ırmağın
kıyısında doğdu
109. den-ki-ke4 ambar-ra im-[da-la2 e-ne im-da-la2 e-ne]
den-ki,
bataklıktan bakındı o, bakındı
o
110. sukkal-a-ni
disimud4-de3 [gu3 mu-na-de2-e]
veziri disimud4’a dedi:
111. lu2-tur sag9-ga-e ne nu-mu-un-[su-ub-be2 ]
"güzel genç
öpülmedi
112. dnin-kur-ra sag9-ga-e ne nu-mu-un-su-ub-be2
güzel dnin-kur-ra öpülmedi"
113. sukkal-a-ni
disimud4-de3 mu-na-ni-ib-gi4-gi4
sukkalı disimud4
ona yanıt verdi:
114. lu2-tur sag9-ga-e ne su-ub-bu-ma-ni
"güzel genci öp
115. dnin-kur-ra sag9-ga-e ne su-ub-bu-ma-ni
güzel dnin-kur-ra’yı öp
116. lugal-ĝu10 im-dirig ga-ri im-dirig ga-ri
kralım yelken açacak,
ben kullanayım, yelken açacak, ben kullanayım"
117. ĝiri3-ni 1-a ĝišma2-a bi2-in-gub
önce adımını gemiye attı
118. 2-kam-ma
bar-rim4-ma nam-mi-in-gub
sonra adımını kuru toprağa
119. gaba
im-ma-an-tab ne im-ma-an-su-ub
bağrına bastırdı, öptü
120. den-ki-ke4 a šag4 ba-ni-in-ri
den-ki
su(meni)yu iç(rahim)ine akıttı
den-ki
tarlasına akıttı
121. a
šag4-ga šu ba-ni-in-ti a den-ki-ka3-ka
su(meni)yu iç(rahim)ine aldı, den-ki’nin su(meni)yunu
tarlasına aldı, den-ki’nin suyunu
122. ud
1-am3 itid 1-a-ni
bir gün ona bir aydır
123. ud
9-am3 itid 9-a-ni itid nam-munus-a-[ka]
dokuz gün ona dokuz aydır, kadınlık ayıdır
124. i3 li?-gin7 i3 li?-gin7 i3-ḫe-nun-[na-gin7]
halis yağ gibi, halis yağ gibi, bolluk-yağı-gibi
125. dnin-kur-ra i3 li?-<gin7 i3 li-gin7 i3-ḫe-nun-na>
dnin-kur-ra
halis yağ gibi, halis yağ gibi,
bolluk-yağı-gibi
126. duttu munus
NI-buluĝ3 in-[tu-ud]
NI-buluĝ3
kadın duttu’yu doğurdu
(NI-buluĝ3, kadın kelimesinin sıfatı olarak kullanılmış. Anlamı
belirsiz. duttu, dokuma tanrıçası.)
126A. {(insertion point for
additional lines in a ms. of unknown origin:) dnin-kur-ra dnin-imma3 ši-im-/ma\-
[an-tu-ud]
{böylece dnin-kur-ra dnin-imma3’yı doğurdu
126B. lu2-tur i3-buluĝ3-e ul
im-ma-an-[ti]
genci yetiştirdi, büyüttü
126C. dnin-imma3 gu2 id2-da-kam /še3\-em-mi-[…]
böylece dnin-imma3
ırmağın kıyısına /še3\-em-mi-[…]
126D. den-ki-ke4 ma2-ta im-ta-gid2-de3 im-da-la2 X […]
den-ki
gemiyle geçerken bakındı X […]
126E. dnin-imma3 gu2 id2-da-kam igi <im>-ma-ni-in-X-[…]
ırmağın kıyısındaki dnin-imma3’ya
göz <im>-ma-ni-in-X-[…]
126F. sukkal-a-ni
disimudx(ENKUM)-ra gu3 mu-na-/de2\-[e]
veziri disimudx’a dedi:
126G. lu2-tur sag9-ga-gin7 ĝe26-e ne
nam-in-su-ub
"(böyle) güzel
genç gibi (birisini) ben öpmedim
126H. dnin-imma3 sag9-ga-gin7 ĝe26-e ĝiš3 nam-in-du3
güzel dnin-imma3 gibi (birisine) ben
penis dikmedim"
(Buradaki penis dikmeyi su kanalı kazmak olaraktaalmak
lazım.)
126I. sukkal-a-ni
disimudx(ENKUM)-e mu-na-ni-ib-gi4-gi4
veziri disimudx
ona yanıt verdi:
126K. lugal-ĝu10 i-im-dirig ga-ri
i-im-dirig ga-ri
"kralım yelken
açacak, ben kullanayım, yelken açacak, ben kullanayım"
126L. ĝiri3-ni 1-am3 ma2-a bi2-gub
önce adımını gemiye attı
126M. 2-kam-ma-am3 bar-rim4-ma u3-bi2-gub
sonra adımını kuru toprağa
126N. gaba
šu im-mi-in-dab5 ur2-ra-na nu2-a
bağrına bastırdı, kucağında yatanı
126O. lu2-tur ĝiš3 im-mi-in-dug4 ne
im-ma-ni-in-su-[ub ]
genci penisledi, öptü
126P. den-ki-ke4 dnin-imma3 a šag4 mu-ni-in-ri
den-ki
su(meni)yu dnin-imma3’nın
rahmine akıttı
den-ki
dnin-imma3’nın tarlasına akıttı
126Q. a šag4-ga šu
ba-ni-in-ti a den-ki-ka3-kam
su(meni)yu rahme aldı, den-ki’nin su(meni)yunu
tarlaya aldı, den-ki’nin suyunu
126R. munus-e
ud 1-bi itid 1-bi na-nam
kadına bir gün ona bir aydır
126S. ud
2-bi itid 2-/bi\ na-nam
iki gün ona iki aydır
126T. ud
3-bi itid 3-/bi\ na-nam
üç gün ona üç aydır
126U. ud
4-bi itid 4-[bi] na-nam
dört gün ona dört aydır
126V. ud
5-bi itid 5-/bi\ na-nam
beş gün ona beş aydır
126W. ud
6-bi itid 6-/bi\ na-nam
altı gün ona altı aydır
126X. [ud
7]-/bi\ itid 7-bi na-nam
yedi gün ona yedi aydır
126Y. [ud
8-bi] itid 8-bi [na]-nam
sekiz gün ona sekiz aydır
126Z. [ud
9-bi] itid nam-munus-a-ni /na-nam\
dokuzcu gün kadınlık ayıdır
126AA. [i3 li-gin7 i3 li]-gin7 i3-ḫe-nun-na-gin7
halis yağ gibi, halis yağ gibi, bolluk-yağı-gibi
126BB. [dnin-imma3 i3 li-gin7] i3-ḫe-nun-na-/gin7\
[dnin-imma3, halis
yağ gibi], bolluk-yağı-gibi
126CC. [duttu munus NI-buluĝ3 in-tu-ud]
[NI-buluĝ3
kadın duttu’yu doğurdu]}
127. dnin-tur5-re duttu-[ra] gu3 mu-na-de2-[e]
dnin-tur5 duttu’ya dedi:
128. na
ga-e-de5 na de5-ĝu10 [ḫe2-e-dab5]
"öğüt vereceğim,
öğüdümü tutmalısın
129. inim
ga-ra-ab-dug4 inim-ĝu10-[še3 ĝeštug2-zu]
sana söz söyleyeceğim,
sözüme kulağın(ı ver)
130. lu2 1-am3 ambar-ra im-da-la2 [e-ne
<im-da-la2 e-ne>]
birisi, bataklıktan
bakındı o, bakındı o
131. den-ki-ke4 ambar-ra im-[da-la2 e-ne <im-da-la2 e-ne>]
den-ki bataklıktan bakındı o,
bakındı o
132. igi
im-X X […]
9 dize kırık
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 3
Post a Comment