Header Ads

Sümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 4

Sümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 4


Sümerce neye benzer diye konuya ilgili amatörlerin büyük meraklarından birisidir. Aşağıda bir tabletin Sümercesi, İngilizce bazı yorum ve notlar, sonra da cümlenin Türkçe’sini içeren TABLET çevirisi var.

Meraklısına kolay gelsin.

>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 1

>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 2
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 3



401. šag4-zu kalam-ma e2-em
yurd(kalam)un ebesi oldu
('šag4' > 'rahim'. 'zu' > 'bilmek'. 'šag4-zu' > 'rahim bilen'. 'ebe' anlamında kullanılır.)
402. lugal u3-tud en u3-tud-bi šu-ni-a e2-en-ĝal2
kralın doğumu, beyin doğumu onun eline oldu
403. nin9 e-ĝu10 kug dnin-isin2
si-na-ke4
soylu kızkardeşim kutsal dnin-isin2
si-na
404. unu2 šuba-a šu e2-em-ma-an-ti nu-gig an-na e2-em
šuba mücevheri aldı, göğün nu-gig’i oldu
('nu-gig' > 'bir rahibe sınıfı'. 'nu-gig' sıfatı genelde İnanna için kullanılır. Šuba mücevheri de genelde İnanna le birlikte anılır.)
405. an-e e2-em-ma-gub kurku2-a e2-em-ma-ab-be2
gök(an)’ün yanında durdu, dileğince konuşdu
406. nin9 e-ĝu10 kug dnin-mug-ke4
soylu kızkardeşim kutsal dnin-mug
407. bulug kug-sig17 ma-an-ga-ra kug-babbar šu e2-em-ma-an-ti
altın yontma kalemi, gümüş keski aldı
408. na
4ĝiri2-zu2-gal an-ta-sur-ra-ni e2-em-ma-da-an-ri
çakmak taşını ve an-ta-sur-ra’sını kazandı
('an-ta-sur-ra' > 'gökten damlayan'. Sözlükte 'bir metal cinsi' olarak geçer. Olasılıkla göktaşıyla ilgili. Burada bu metalden yapılan aleti kastediyor gibi duruyor.)
409. tibira kalam-ma e2-em
yurd(kalam)un yontucusu oldu
410. lugal u3-tud suzid keše2-de3
kral doğduğunda iyi susarığının bağlanması
411. en u3-tud saĝ-men ĝa2-ĝa2 šu-na e2-en-ĝal2
bey doğduğunda saĝ-men tacının yerleştirilmesi onun eline bırakıldı
412. nin9 e-ĝu10 kug dnisaba-ke4
soylu kızkardeşim kutsal dnisaba
413. gi-1-nindan šu e2-em-ma-an-ti
ölçü kamışını elde etti
414. 2 za-gin3 a2-na a-ba-an-la2
parlak ölçü sicimi onun koluna asıldı
415. me gal-gal-e gu3 a-ba-an-de2-e
büyük meleri duyurdu
416. in e2-dub-e ki e2-sur-re dub-sar kalam-ma e2-em
sınırları belirledi, yerlerini işaretledi, yurd(kalam)un yazıcısı oldu
417. naĝ gu7 diĝir-re-e-ne-ke4 šu-ni-a e2-en-ĝal2
tanrıların yemesi içmesi onun eline bırakıldı
418. dnanše nin uru16-e u5<mušen> kug-ga ĝiri3-ni-še3 ba-an-gub
kudretli kraliçe dnanše, kutsal kaşıkcı kuşu onun ayağına dikildi
419. enkud [a]-ab-ba-ka e2-em
denizin denetçisi oldu
420. ku6 niĝ2 dug3-dug3 mušen niĝ2 ku7-ku7
iyi balığı, lezzetli kuşları
421. a-a-ni den-lil2-ra nibruki-še3 šu u-mu-na-ra-gid2-i
babası den-lil2 için nibruki’ye taşıdı
422. munus-me-en dili-ĝu10-ne a-na bi2-ak
ben kadın, niçin farklı davranıldı
423. /kug\ dinana-me-en mar-za-ĝu10 me-a
ben kutsal dinana, benim görevlerim nerede"
424. /d\[en]-ki-ke4 dumu-ni kug dinana-ra [mu]-na-ni-ib2-gi4-gi4
den-ki çocuğu kutsal dinana’ya yanıt verdi:
425. [a-na] a-ra-an-la2
"senden ne esirgendi
426. [in]-/nin9\ a-na a-ra-an-la2 [a-na a]-/ra\-ab-ta-e-de3-en
hanım(in-nin9), senden ne esirgendi, senden ne eksilttik
427. [ki-sikil] dinana a-na a-ra-an-la2 [a-na a-ra]-ab-ta-e-de3-en
[genç kız] dinana, senden ne esirgendi, senden ne eksilttik
428. munus /gu3
?\ [sag9]-ge gu3 a-ba-e-de2
kadın olarak güzel sesle konuşturdum
429. a2-bi-/še3
? a\-ba-e-/re-a\-ed3
senden bu gücü(güzel sesi) çıkardım
430. a2 ur-saĝ-ba tug2 e2-em-mi-dul
gücü(güzel sesi) delikanlılara giysi gibi örttün
431. zag zid-da-bi zag gab2-bu-/bi\ šu bal e2-ba-e-ni-/in\-[ak]
sağ omuzlarını, sol omuzlarını değiştirdin
(Heyecanlanmayı ifade ediyor olabilir.)
432. tug2 a2 munus-a e2-em-mi-mur10
kadının gücü giysiyi giydirdim
(Buradaki güç yine güzel ses olabilir. Kadının erkekleri etkileyen konuşması güç olarak veriliyor.)
433. eme munus-a ka-ba a-ba-e-ni-ĝar
sen, kadının ağzına dil yerleştirdim
434. ĝišbal ĝiškirid šu-še3 e2-em-mi-šum2
eğirmeni tokayı eline verdim
435. munus še-er-ka-an-/bi?\ [X]-/še3
?\ a-ba-e-ri-a-dug4
kadının süsü [X]-/še3
?\ a-ba-e-ri-a-dug4
436. /ešgiri2 šibir\ ĝišma-nu nam-sipad-da zag-ba e2-em-de3-gub
çoban değneği ve çobanlık asasıyla bütün bunların başına diktim
437. ki-sikil dinana a-na-ra-la2 a-na-ra-ab-ta-e-en-de3-en
gençkız dinana, senden ne esirgendi, senden ne eksilttik
438. me3 šen-šen-na inim-ĝar-ra-ba inim til3-a e2-ne-de3-en
savaşın curcunasında kahanetler ve canlandırıcı sözlerle konuşturduk
439. murub4-ba a12-ra2-bumušen nu-me-en-na inim ul u-mu-ne-de3-en
onun ortasında a12-ra2-bumušen kuşu değilsin, onlara kötü sözle konuşturduk
(a12-ra2-bumušen > uğursuzluk simgesi kuş olarak alıyor.)
440. gu si sa2-a u-mu-e-su3-su3
düz ipi dolaştırdın
441. ki-sikil dinana gu su3-a si u-mu-e-ni-sa2
gençkız dinana, dolaşık ipi düzelttin
442. tug2 u-mu-e-ni-ĝar gada u-mu-e-ni-mur10
giysini yerleştirttim, ketenini giydirttim
443. mug u-mu-e-ni-dun ĝišbal u-mu-e-ni-NU
mug giysini dokuttum, kirmende yününü eğirttim
444. [tug2] /guz\-za gu-du gun3-a u-mu-e-ni-gun3
renkli ipliklerle kumaş giysini renklendirdim
445. dinana saĝ saar-re-eš e2-mu-e-dub saĝ numun-e-eš e2-mu-e-ĝar
dinana, başları toz gibi yığdın, başları tohum gibi ektin
446. dinana niĝ2 nu-gul-u3 e2-mu-e-gul niĝ2 nu-sig10-ge5 e2-mu-e-sig10
dinana, yıkılmayanı yıktın, yerleşmeyeni yerleştirdin
447. šem3 a-nir-ra-da tug2 e2-em-mi-si-ig
ağıt davulu šem3’in örtüsünü kaldırdın
448. ki-sikil dinana tigi a-da-ab e2-ba e2-em-mi-gi4
gençkız dinana, tigi ve a-da-ab çalgılarını evlerine geri gönderdin
449. lu2 u6 di igi nu-kuš2-u3-me-en
hayranlarının gözlerini usandırmayansın
450. ki-sikil dinana pu2 su3-ra2 2 la2 nu-zu-me-en
gençkız dinana, derin kuyulara ip sarkıtmayı bilmeyensin
451. i3-ne-eš2 šag4 gu2-bi nam-gi4 kalam ki-bi e2-em-gi4
şimdi yürek kıyısına döndü, ora onarıldı
452. šag4 /d\en-lil2-la2 gu2-bi nam-gi4 kalam ki-bi e2-em-gi4
den-lil2’in yüreği kıyısına döndü, yurd(kalam)un yeri onarıldı
453. šag4 gu2-bi gi4-a nam-lu2-u18-lu-ka
oranın kıyısına dönen insanlığın yüreği
(Son 3 dize ilginç. Yıkım sonrası Sümerlilerin ülkelerine geri dönmesi ve ülkelerini onarması gibi duruyor. Buda den-ki’nin faaliyetleriyle oluyor.)
454. […] X E X X niĝ2 nam-ba-e-ĝa2-ĝa2
455. […] tab-ba-zu e2-a
456. […] mu-e-da-an-TI
457. […]-/ne\-ke4
458. […] su10 za-gin3 [… nam]-/en\-na-zu-um
[…] lacivert taşı sarık […]-senin beyliğinindir
459. […] X A [… nam-en-na]-zu-um
[…] X A […]-senin beyliğinindir
460. […] /gu3\ de2-de2-bi [… nam-en-na]-zu-um
[…] /gu3\ de2-de2-bi […]-senin beyliğinindir
461. […] X GI EN [… nam]-en-na-zu-um
[…] X GI EN […]-senin beyliğinindir
462. […] X DA […]-/da-an\-DU
463. […]-/un\-da-sa2-sa2-e-ne
464. […] mu-ra-ni-ib-X
465. […]-ra-teĝ3-ĝe26-ne
466. […] /ĝar\-ra-/a\
467. […]-ab-SAR-SAR-ne
468. […]-ge-ne
469. […] tuku
470. […] X-a
471. […] X-ba
472. [a-a den-ki za3]-mi2
den-ki baba övgüsü
1.1.4 Enki'nin Nibru'ya Yolculuğu
1. ud re-a nam ba-tar-ra-ba (Cited in OB catalogue from Nibru, at Philadelphia, 0.2.01, line 7, line
20, line 21; OB catalogue in the Louvre, 0.2.02, line 7, line 14, line 15; OB catalogue from Urim
(U2), 0.2.04, line 28; OB catalogue from Nibru (N3), 0.2.06, line 6; OB catalogue at Andrews
University, 0.2.11, line 24)
eski günlerde kader belirlenmişti
('nam' > 'kader'. 'tar' > 'kesmek, karar almak'. 'nam tar' > 'kader belirlemek'.)
2. mu e2-ĝal2 an u3-tud-da
gök(an)’ün bereket doğurttuğu yılda
3. 3-e u2-šim-gin7 ki in-dar-ra-ba
halk yeşil bitkiler gibi yeri yarmıştı
('3(UN; kalam, uĝ3, un)' > 'halk'. 'UN' işaretiyle gösterilen diğer bir sözcük 'kalam' > 'Sümer ülkesi' demektir. Gökten yağmur yağar, yerden bitkiler çıkar. Burada halkın çoğalması, bitkilerin yeri yarıp çıkmasına benzetiliyor. Gök-erkek, yer-kadın, yağmur-meni, bitki-çocuk benzetmesi var. Bitki insan için yaşam demektir. Bitkiler doğarsa insanlarda doğar, bitkiler doğmazsa insanlarda doğmaz. Bu nedenle yaratılışta bu öğeler kullanılır.
lugal-ĝu10 an-e ki sig7-ga ĝiš3 im-ma-dug4
kralım, gök yeşil yeri penisledi
dnin-urta ur-saĝ ni2 nu-zu a2-sag3 mu-un-ši-ib-tu-ud
dnin-urta, korku bilmez savaşcı a2-sag3’ı doğurttu
(1.6.2 Ninurta’nın Çalışmaları. 26-27)
Burada yerden bir canlı çıkması sözkonusu değildir. Yer-gök gibi abartılı ifade kullanması a2-sag3 ve kavminin çok çoğaldığını, kalabalık ve güçlü olduğunu belirtmek içindir. Aynı şekilde 2-3.cü dizeler halkın çok çoğaldığını, kalabalıklaştığını belirtir. Gök(an) sözcüğünün aynı zamanda baştanrının adıdır.
[a-a] [d]en-ki 3 numun-a e3-ni numun zid e2-i-i
den-ki baba tohumlu halkı çıkarınca iyi tohum çoğalacak
(1.1.3 Enki ve Ülkenin Onarımı.52 )
Burada da tohum çocuğu belirtmek için kullanılır. Tohumdan çıkıp yeri yarmak doğumdur.)
4. en abzu lugal den-ki-ke4
abzunun beyi kral den-ki
('abzu(ZU.AB)' > '(kozmik) yeraltı suyu, tapınaktaki ayinsel su haznesi'. Enki, 'abzunun beyi' olarak anılır. 'abzu' yaratılışla ilgili yerlerde görülür. Yaratılış suyu diyebiliriz.)
5. den-ki en nam tar-tar-re-de3
den-ki, kaderleri belirleyen bey
6. e2-a-ni kug na
4za-gin3-na teš2-bi ba-ni-in-du3
evini gümüş ve lacivert taşı birleşiminden kurdu
('e2' > 'ev, tapınak'. Tapınak tanrıların evidir. Evin tapınak anlamında da kullanıldığına dikkat edin.)
7. kug na
4za-gin3-bi ud kar2-kar2-a-ka
onun gümüş ve lacivert taşı, gün ışıldaması
8. 3-e abzu-a ul im-ma-ni-in-de6
abzu kutsal alanına tat verir
(Parçaya göre den-ki’nin evi abzuya kuruludur. abzu kutsal alanı tapınak komlekslerinin bulunduğu alan olarak anlaşılır. Benim görüşüm: Eridug bölgesidir. Eridug, Fıratın denize döküldüğü yerde kurulmuştur. Fırat ve Diclenin baharda kabardığı zaman birçok yer sular altında kalır. Sümerliler
bunu önlemek için ırmak kıyılarına setler yapmıştır. Eridug’un baharda sular altında kalan bir delta adası olduğunu düşünüyorum. Sümerliler setlerle bu delta adasını çevrelemiştir. İleriki dizelerde Eridug’un suda yüzen olarak tanımlanmasının nedeni budur. Burada sudan toprak kazanımı vardır.
Yani su toprağı yaratmıştır. Önceden belirttiğim gibi ben abzuyu yaratıcı su olarak alırım. Eridug bölgesi abzudan yaratıldığı için bu bölgeye abzu deniliyor.)
9. su10 kug galam dug4-ga abzu-ta e3-a
abzudan çıkan, sanatsal yapılan parlak taç
10. en dnu-dim2-mud-ra mu-un-na-sug2-sug2-ge-eš
bey dnu-dim2-mud için dikildiğinden dolayı
('dnu-dim2-mud' > 'den-ki’nin adlarından biri'.)
11. e2 kug-ga i-ni-in-du3 na
4za-gin3-na i-ni-in-gun3
evi gümüşle inşa etti, lacivert taşıyla donattı
12. gal-le-eš kug-sig17-ga šu tag ba-ni-in-dug4
bolca altınla döşedi
13. eridugki-ga e2 gu2-a bi2-in-du3
eridugki’da evi kıyıya kurdu
14. šeg12-bi inim dug4-dug4 ad gi4-gi4
tuğlaları konuşur, öğüt verir
15. gi-sal-la-bi gud-gin7 mur im-ša4
kamış saçakları boğa gibi böğürür
16. e2 den-ki-ke4 gu3 nun di-dam
den-ki’nin evi asil ses çıkarır
17. e2-e lugal-bi-ir ĝi6-a ar2 im-ma-ab-de6 dug3-bi mu-un-ĝa2-ĝa2
ev kralına geceleyin dua eder, güzelliğini sunar
18. lugal den-ki-ra sukkal disimud-de3 mi2 {dug3-ge-eš} {(1 ms. has instead:) zid-de3-eš} im-me
kral den-ki’yi ________________vezir disimud {güzellikle} {(1 ms. has instead:) iyilikle} över(dua eder, hoşnut
eder)
19. e2-e im-ma-ĝen gu3 im-ma-de2-e
eve gider, seslenir
20. šeg12-e im-ma-ĝen gu3 im-ma-ab-šum2-mu
tuğlaya gider, (tuğlaya) ses verir:
(Tapınağın tuğlasına konuşuyor.)
21. e2 kug na
4za-gin3-na ki ĝar-ra
"ev: gümüş ve lacivert taşından kurulan
(Sümercede tamlama sırası Türkçenin tersidir. Tanımlanan başta ev olarak belirtilmiş, bu ve sonraki dizler evi tanımlıyor.)
22. temen-bi abzu-a sig9-ga
temeli abzuyu dolduran
23. nun-e abzu-ta mi2 dug4-ga
prensin abzudan özendiği
24. id
2idigna id
2buranun-na mani2 šu ti-a
dicle ve fırat (gibi) yüce ve korku veren
('ni2' > 'korku, dehşet'. Bu sözcük saygıyla ilgili türetmelerde kullanılır. 'ni2-tuku(korku sahibi, korkusu olan)' sözcüğü 'saygılı, dindar, takvalı' anlamlarına gelir. 'Öğretmenine saygılı ol' ifadesinde saygı için 'ni2-tuku' kullanılır. Kendisinden büyüğe, otoriteye karşı saygı duymayı, ona uymayı ifade eder.
Bu dizede saygı uyandıran, huşu veren anlamı var.
dinana-me-en kur-re te-a-me-en ni2-bi na-ma-ra-ab-ak
ben dinana’yım, kura yanaşanım, (kur) benden korkmadı
(1.3.2 İnana ve Ebi. 31)
Buradaki 'korkmamak'; dinana’ya saygı göstermemeyi, dindar olmamayı, inanmamayı gösteriyor.)
25. abzu den-ki-ke4 ul-la bi2-in-tum2-mu
den-ki’nin abzusuna tat verir
26. ĝišsaĝ-kul-zu gaba-šu-ĝar nu-tuku
kilidinin eşi yok
27. ĝišsi-ĝar-zu ur-mani2 gur3-ru
sürgün korku salan aslandır
28. ĝiš-ur3-zu gud an-na su10 kug galam dug4-ga
çatı kirişin göğün boğası, sanatsal yapılan parlak taç
('su10 kug galam dug4-ga' > 'sanatsal yapılan parlak taç', 9.cu dizede de kullanılıyor.)
29. gikid-zu za-gin3-na ĝiš-ur3-še3 gun3-a
hasırın lacivert taşı gibi çatı kirişini renklendirir
30. nir-gam-ma-zu {gud} {(some mss. have instead:) am} si gur3-ru
kemerin, boynuz taşıyan {boğa} {(some mss. have instead:) yaban boğası}
31. kan4-zu ur-ma{lu2} {(1 ms. has instead:) ni2} šu ti-a
kapın, {insanı kapan} {(1 ms. has instead:) korkutan} aslan
32. kun4-zu ug lu2-ra ed3-de3
merdivenin, insanın karşısına çıkan aslan
33. abzu ki sikil me-te-ĝal2
saf yer abzuya yakışır
34. e2-engur-ra lugal-zu ĝiri3 im-ma-ri-in-gub
e2-engur-ra, kralın sana adımını attı
('e2' > 'ev, tapınak'. 'e2' ile başlıyan sözcükler tapınağı belirtir. Belirteç değildir. 'engur' > ' (kozmik)
yer altı suyu'. Abzu gibi kafa karıştırıcı bir sözcüktür. 'e2-engur-ra' > 'engurun evi'. Abzu üzerinde kurulan tapınak için kullanılıyor.)
35. den-ki lugal abzu-ke4
abzunun kralı den-ki
36. temen-zu na
4gug im-ma-da-an-sa2
temelini akik taşı ile süsledi
37. KA×LI-KA×LI za-gin3-na mi2 im-ma-ri-in-dug4
KA×LI-KA×LI ve lacivert taşı seni övülen(zarif) yapar
38. e2 den-ki-ke4 lal3-ar-ra kug kurum7 ak
ev: den-ki’nin kutsal mumla denetlediği
39. gud lugal-bi-ir us2-a sig10-ga
boğa: kralının izine yerleşen
(Kral sözcüğünün sahip anlamı da vardır. 'sahibinin izine yerleşen boğa'. 'boğa' ev için kullanılıyor.)
40. ni2-bi-še3 mur ša4 teš2-bi-še3 ad gi4-gi4
kendi kendine böğürür, aynı zamanda öğüt verir
41. e2-engur-ra den-ki-ke4 gi dub-ba-an kug la2-am3
e2-engur-ra: den-ki’nin kutsal kamış çitle çevirdiği
42. šag4-zu-ta barag maki ĝar-ra
senin içinde yere yerleşen yüce taht (vardır)
43. zag-du8-zu aškud2 kug an-na
kapı söven, göğün kutsal sürgü yeridir
44. abzu ki sikil ki nam tar-ra
saf yer abzu, kader belirlenen yer
45. en ĝeštug2-ga lugal den-ki
bilginin beyi kral den-ki
45A. {(1 ms. adds 1 line:) [den]-/ki\ en nam tar-tar-re-de3}
{kader belirlemekte olan bey den-ki}
46. dnu-dim2-mud en eridugki-ga-ke4
eridugki’un beyi dnu-dim2-mud
47. šag4 šeg9-bar-ra lu2 igi nu-bar-re-dam
vahşi keçinin içine kimsenin bakmasına izin vermez
(Vahşi keçi tapınak için kullanılıyor gibi duruyor.)
48. abgal-zu siki bar-ra bi2-in-du8
abgal rahibin saçını üzerine saldı
49. eridugki den-ki-ke4 ki aĝ2-ĝa2-ni
den-ki’nin sevdiği eridugki
50. e2-engur-ra šag4-bi e2-ĝal2 sug4-ga
içine bereket boşalan e2-engur-ra
51. abzu zi kalam-ma ki aĝ2 den-ki-ke4
den-ki’nin sevdiği, yurd(kalam)un canı abzu
52. e2 zag-ga du3-a me galam-ma tum2-ma
zanaat melerine uygun, kenara kurulu ev
53. eridugki ĝissu-zu ab-šag4-ga la2-a
eridugki, gölgen denizin içine uzanır
54. a-ab-ba zig3-ga gaba-šu-ĝar nu-tuku
eşi olmayan yükselen deniz
55. id2 mani2-ĝal2-la su kalam-ma zi-zi
yur(kalam)un gövdesinde yükselen, korku veren yüce ırmak
56. e2-engur-ra uru2 maki us2-sa
e2-engur-ra, yeri kuşatan yüce(çok büyük) seldir
57. e2 da engur-ra piriĝ abzu šag4-ga
engurun yanındaki ev, abzunun içindeki aslandır
58. e2 maden-ki-ke4 ĝeštug2 kalam-e šum2-mu
den-ki’nin yüce evi, yurd(kalam)a bilgelik veren
59. akkil-zu id2 mazig3-ga-gin7
çığlığın, yükselen yüce ırmak gibi
60. lugal den-ki-ra mu-un-na-tuku-am3
kral den-ki’ye çalındı
('tuku(TUK; du12, tuk, tuku)' > 'sahip olmak, almak, evlenmek'. 'TUK' işaretiyle gösterilen diğer bir fiil 'du12' > 'çalgı çalmak'. Yüklemi 'mu-un-na- du12-am3' olarak aldım. Tapınakta çalınan çalgıların sesi tapınağın çığlığına benzetilir.
Eskiler Fırat kabardığında gürültüsünden kıyısında uyunmaz der. Barajlardan dolayı bugün bunu görmüyoruz.)
61. e2 kug-ga-ni-še3 dug3-bi mu-un-ĝa2-ĝa2
onun kutsal evine tatlılığını yerleştirdi
(Tapınağın çığlığın tatlılığı, yani çalgıların tatlı sesi.)
62. {ĝišza3-mi2 ĝišal-ĝar ĝišbalaĝ al-ĝar-sur9-da}
{ĝišza3-mi2, ĝišal-ĝar, ĝišbalaĝ, al-ĝar-sur9-da}
A. {(some mss. have instead the line:) ĝišza3-mi2 ĝišal-ĝar balaĝ sur9-za}
{(some mss. have instead:) the lyre, the alĝar instrument, the balaĝ drum of your sur priests}
B. {(1 ms. has instead the line:) [ĝišza3-mi2] ĝišal-ĝar-zu balaĝ ĝišal-ĝar-sur9-ra-ta}
{(1 ms. has instead:) your lyre and alĝar instrument, the balaĝ drum with the drumsticks}
C. {(1 ms. has instead the line:) ĝišza3-mi2 ĝišal-ĝar balaĝ ĝišsur9-am3}
{(1 ms. has instead:) the lyre, the alĝar instrument, the balaĝ drum and even the plectrum (?)},
63. ĝišar-ar ĝišsa-bi2-tum ĝišmi-ri2-tum e2 sig9-ga
ĝišar-ar, ĝišsa-bi2-tum, ĝišmi-ri2-tum eve yerleşenlerdir
(62-63.cü dizedeki 7 isim, çalgı isimleridir.)
64. ad dug3-ga {nundum bur2-re} {(1 ms. has instead:) nundum-nundum} balaĝ-ĝa2
{dudaktan salınan} balaĝ’ın tatlı sesi
balaĝ’ın {(1 ms. has instead:) dudaklarının} tatlı sesi
('balaĝ(BALAG; balaĝ, buluĝ5)' > 'arp veya büyük bir davul'. Dudak, deyimsel kullanılıyor.)
65. šag4 ni2-ba-ka ad a-ba-ni-ib-ša4
içeride kendi kendine çınlar
66. ĝišal-ĝar kug den-ki-ke4 ni2-ba mu-un-na-du12
den-ki’nin kutsal ĝišal-ĝar’ı kendi kendine ona çalar
67. {nar} {(some mss. have instead:) tigi} 7-e ad e2-em-mi-ib-ša4
7 {ozan} çınlar
7 {(some mss. have instead:) tigi} çınlar
('tigi(BALAG.LUL; tigi)' > 'çalgı, bir şarkı türü'. 62-63.cü dizelerde belirtilen 7 çalgı.)
68. dug4-ga den-ki-ke4 šu nu-bal-e-de3
den-ki’nin söyledikleri değiştirilemez
69. KA X X ki-bi-še3 ĝal2-la-am3
KA X X orada bulunandır"
70. /sukkal\ disimud-de3 šeg12-e gu3 ba-an-šum2
vezir disimud tuğlaya ses verdi
71. e2-engur-ra-ke4 {šir3} {(1 ms. has instead:) mi2} dug3-ge-eš im-me
e2-engur-ra’ya tatlılıkla {şarkı} söyledi
e2-engur-ra’ya tatlılıkla {(1 ms. has instead:) övgü} söyledi
72. mu-un-du3-a-ba mu-un-du3-a-ba
kurduğunda, kurduğunda
73. eridugki den-ki-ke4 im-ma-an-il2-la-ba
den-ki eridugki’u yükselttiğinde
74. ur-saĝ galam kad5-dam a-e ba-dirig
sanat toplanan dağ suda yüzdü
('ur-saĝ' > 'dağ'.)
75. zag-ga-a-ni ĝiš-gi-a ba-an-KU
(den-ki’nin evinin) sınırlarına kamışlık oturur
76. ĝiškiri6 sig7-ga gurun il2-la-a-ba
meyve sallanan yeşil bahçelerinde
77. mušen-e {(1 ms. adds:) ĝi6} 4-bi mu-un-ĝa2-ĝa2
kuşlar {(1 ms. adds:) geceleyin} kuluçkaya yatar
78. suurku
6-e u2-lal3-e e-ne mu-un-e
suḫurku
6 balığı bal otlarının arasında oynar
79. eštubku
6-e gi-zi di4-di4-la2 kun mu-un-na-sud-e
ona, eštubku
6 balığı küçük gi-zi kamışları arasında kuyruğunu sallar
80. den-ki zig3-ga-na ku6 i-zi-eš2 na-zig3
den-ki yükselince, ona doğru dalgalar gibi yükselen balıklar
81. abzu-e u6 am3-ma-gub
abzuyu harika etti
82. engur-ra ul2-la mu-ni-ib-de6
engura neşe getirdi
83. a-ab-ba-gin7 ni2 mu-un-da-ĝal2
onunla(den-ki’yle) deniz gibi korkuttu
(Korkunun saygıyı, dindarlığı ifade etmek için kullanıldığını unutmayın. Enki ve evine insanlar saygı duyuyor.)
84. id2 ma-gin7 su zig3 mu-un-da-ri
onunla(den-ki’le) yüce ırmak gibi ürpertti
85. id
2buranun-na u18-lu sumur mu-un-da-an-zig3
onunla(den-ki’le) fıratta öfkeli güney rüzgarı (gibi) yükseldi
86. ĝišgi-muš-a-ni {dnira-a-ni} {(some mss. have instead:) im-du-du-a-ni}
(den-ki’nin) sırığı {dniraḫ-a-ni} {(some mss. have instead:) im-du-du-a-ni}
87. ĝišĝisal-a-ni gi tur-tur-a-ni
(den-ki’nin) küreği küçük kamışlar
88. den-ki u5-a-ni mu e2-ĝal2 sug4-ga
bereket boşaltan yılda den-ki gemiye binince
89. ĝišma2 ni2-bi nam-du8 2 ni2-bi nam-dab5
gemi kendi kendini çözdü, kendi ipini tuttu
(Gemiyi kullanan kimse yok. Gemi kendi kendini kullanıyor.)
90. e2 eridugki-ga-ke4 im-ma-kar-ra
eridugki’un evini terk etti
91. id2-de3 lugal-bi-ir ad im-mi-ib-gi4-gi4
ırmak kralına çağıldadı
92. gu3-bi gu3 amar-ra gu3 ab2 dug3-ga-ke4
onun sesi dananın sesi, iyi bir ineğin sesi
93. den-ki-ke4 gud im-ma-ab-gaz-e udu im-ma-ab-šar2-re
den-ki boğa boğazlar, koyun keser
94. kuša2-la2 nu-ĝal2-la ki-bi-še3 sa2 im-dug4
kuša2-la2 davulunu olmayan yere ulaştırır
95. ub3 zabar nu-ĝal2-la ki-bi-še3 im-mi-in-e3
boronz ub3 davulunu olmayan yere gönderir
96. nibruki-še3 ĝiri3-ni dili mu-un-gub
önce nibruki’ya adımını attı
97. gi-gun4-na eš3-e nibruki-a im-ma-da-an-ku4-ku4
nibruki kutsal alanındaki gi-gun4-na’ya girdi
('gi-gun4-na' > 'tapınağın bir bölümü'.)
98. den-ki-ke4 kaš-kaš-e ba-te kurun2-kurun2-e ba-te
den-ki bira ulaştırdı, şarap ulaştırdı
99. kurun2 gal zabar-ra ba-ni-in-de2
büyük tunçlara şarap döktü
(Tunç kablara.)
100. &kaš;ulušin dili-am3 ba-ni-in-sur
kırmızı buğday birası eşsizdir sıkıp damlattı
101. dugku-kur-ru2 kaš dug3-dug3-ga du-bi bi2-in-sa2-sa2
tatlı birayı dugku-kur kabının göğsüne ulaştırdı
('dug (DUG; dug, epir, gurun7, kurin, kurun3)' > topraktan yapılan kablar için kullanılır. Topraktan yapılan kap isimlerinin başında belirteç olarak da kullanılır, 'dug' olarak gösterilir.
Çevrimyazısı 'GABA' işaretini 'du' olarak almış. Ben 'gaba(göğüs)' olarak alıyorum. 'gaba-bi' >'onun göğsü'. Yani kabın orta kısmı. 'sa2' > 'varmak, ulaşmak, tamamlamak'. Önceki dizedeki kırmızı bira buğdayının damlatılması sıkıp damlatmak değil de dibe dökmek, dibine azmiktarda koymak olabilir.)
102. ka-bi lal3 zu2-lum-ma niĝ2 er9 ba-ni-in-ak
ağzını hurma şerbetiyle şahane yaptı
(Kabın ağzı, Türkçedeki gibi girişi olarak kullanılır. Kabın dibine kırmızı buğday birası döküyor, ortasına kadar tatlı bira, ağzına kadarda hurma şerbetiyle dolduruyor.)
103. du-bi niĝ2 lal3-lal3 dili-a sed-še3 bi2-in-du8
(kabın) göğsü eşsiz tatlı şeyleri soğuttu
(Topraktan yapılan kaplar içindeki sıvıyı soğutma özelliğine sahiptir. 'sed' > 'soğuk, soğutmak'.
'du8(GABA; du8, du, gab, gaba)' > 'yığmak, toplamak, çözmek, açmak'. 'sed du8' > 'soğutmak' olarak aldım.)
104. den-ki-ke4 3-e nibruki-am3
den-ki kutsal alan nibruki’dadır
105. a-a-ni den-lil2-ra ninda mu-un-gu7-e
babası den-lil2’e ekmek yedirecek:
106. an ki ma-a im-ma-an-tuš
gök(an)’ü yüce yere oturttu
107. an-ra den-lil2 im-ma-ni-in-us2
gök(an)’e den-lil2’i yanaştırdı
108. dnin-tur5 zag gal-la im-mi-in-tuš
dnin-tur5’u büyük köşeye oturttu
109. da-nun-na ki-us2-ki-us2-bi im-mi-in-dur2-ru-ne-eš
da-nun-na’ları sıra sıra oturttu
110. lu2-e-ne kaš i3-na8-na8-ne kurun im-dug3-ge-ne
onlar bira içti, şarapla tatlılaştılar
111. zabaraga im-gur4-gur4-re-e-ne
tunç zabaraga kaplarını doldurdular
112. zabar-e duraš-e a-da-min3 mu-un-di-ne
tunç (bardakları) için yerde gökte çekiştiler
(Çok lezzetli olmuş tarzında deyimsel kullanış.)
113. ti-lim-da ma2-gur8 kug im-ba-ba-re-e-ne
ti-lim-da kaplarını kutsal yük gemisi gibi parlattılar
(Parlatmak Türkçe’de ki gibi kullanılıyor olabilir. Dibinde hiçbirşey kalmıyor, kabın parlaklığı ortaya çıkıyor.)
114. kaš ba-dug4 kurun2 ba-dug3-ga-ta
bira içilip, şarapla tatlılaştıktan sonra
115. e2-ta ĝiri3-bi-a ba-ra-ĝar-ra-ta
evden dışarı adımlarını atıldıktan sonra
116. den-lil2 nibruki-a ul2-la mu-ni-ib-de6
den-lil2 nibruki’da neşelendi
117. den-lil2-le da-nun-na-ke4-ne gu3 mu-na-de2-e
den-lil2 da-nun-na’lara dedi:
118. diĝir gal-gal-la i3-sug2-ge-en-za-na
"burada bulunan siz büyük tanrılar
119. da-nun-na ub-šu-unken-na-ka si mu-un-sa2-sa2-e-en-za-na
ub-šu-unken-na’da dizilen siz da-nun-na’lar
('ub-šu-unken-na' > 'kurul alanı'.)
120. dumu-ĝu10 e2 mu-un-du3 lugal den-ki-ke4
çocuğum ev inşa etti, kral den-ki
121. eridugki ur-saĝ-gin7 ki-ta {ba-ra-ri} {(1 ms. has instead:) ba-ra-e3}
eridugki dağ gibi yerden {ba-ra-ri}
eridugki dağ gibi yerden {(1 ms. has instead:) çıktı}
122. ki dug3-ga-am3 e2 im-ma-an-du3
güzel yerde ev kurdu
123. eridugki ki sikil lu2 nu-ku4-ku4-da
hiçkimsenin giremediği saf yer eridugki
124. e2 kug-ga du3-a za-gin3-na gun3-a
gümüşle yapılan, lacivert taşıyla döşenen ev
125. e2 tigi 7-e si sa2-e nam-šub šum2-ma
7 tigi’yi düzenleyen, büyülük veren ev
126. šir3 kug teš2 e2 ki al-dug3-ga
tüm evi tatlı yer yapan kutsal şarkılar
127. 3 abzu nam dug3 den-ki-ke4 me galam-ma tum2-ma
den-ki’nin güzel kaderiyle(belirlediği kaderle) sanat meleri verilen abzu kutsal alanı
128. eridugki e2 kug-ga du3-a-ba
eridugki’un gümüşle kurulan evi"
129. a-a den-ki za3-mi2
baba den-ki övgüsü

Sümer – Mısır bağlantısı

Sümer – Mısır bağlantısı Gebel el-Arak hançeri Paris’teki Louvre müzesi, 1916 yılında Hamamat vadisinin batısındaki Gebel el-Arak köyünde...

Tema resimleri 4x6 tarafından tasarlanmıştır. Blogger tarafından desteklenmektedir.