Sümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 3
Sümerce orijinal dilinde yaratılış tableti - 3
Sümerce neye benzer diye konuya ilgili amatörlerin büyük meraklarından birisidir. Aşağıda bir tabletin Sümercesi, İngilizce bazı yorum ve notlar, sonra da cümlenin Türkçe’sini içeren TABLET çevirisi var.
Meraklısına kolay gelsin.
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 2
1.1.3 Enki ve Ülkelerin Düzenlenmesi
1. en maḫ-di
an ki nir-ĝal2 ni2-te-na (Cited in OB catalogue from Nibru, at Philadelphia, 0.2.01,
line 42; OB catalogue in the
Louvre, 0.2.02, line 32)
kendine güvenen, yerin göğün aziz beyi
('maḫ-di' > 'yüce, aziz'. 'an ki' > 'yer gök, heryer,
evren'.)
2. a-a den-ki gud-dam a ri-a am gal-e tud-/da\
den-ki
baba boğanın akıttığı su(meni),
yaban boğasının doğurttuğu
3. mi2 dug4-ga kur gal den-lil2-le ki aĝ2 an kug-ga
büyük dağ(kur) den-lil2’in
hoşnut ettiği, kutsal gök(an)’ün sevdiği
('kur gal' > 'büyük dağ'. den-lil2’in sıfatı.
'kur' > 'ülke, dağ, ölüler diyarı'. Dağ anlamında Akadcası 'tur'. 'an' >
'gök, yukarı, tanrı an'. Tanrı An’ın Türkçe karşılığını alıyorum. Gök(an) baştanrıdır.)
4. lugal
ĝišmeš3 abzu-a du3-a kur-kur-ta il2-la
abzuda ĝišmeš3
ağacını eken, bütün kurlardan
yükselten kral
(Sümerce parçalarda ağaç simgesi kullanılıyor. Benim
görüşüm: daha çok tapınak (veya tapınakla ilgili şeyler) gibi duruyor.)
5. ušumgal
maḫ eridugki-ga gub-ba
eridugki’da dikilen yüce ejderha
6. ĝissu-bi
an ki-a dul-la
gölgesi yeri göğü kaplayan
7. [ĝiš]tir ĝišĝeštin-na
kalam-ma la2-a
yurt(kalam)ta üzüm bağları yayan
8. [den]-ki en ḫe2-ĝal2-la da-nun-na-ke4-ne
da-nun-na’ların bereket beyi den-ki
9. [dnu]-/dim2\-mud peš10-ĝal2 e2-kur-ra gaba-ĝal2 an ki-a
dnu-dim2-mud,
e2-kur’un
kudretlisi, yerin göğün güçlüsü
('dnu-dim2-mud' > den-ki . 'e2' > 'ev, tapınak'. Tapınak isimlerinin başında bulunur.
'e2-kur' > 'kur evi'. den-lil2’in Nibru kentinde
bulunan tapınağı.)
10. [e2]-/zu\ maḫ abzu-ta
sig9-ga dim gal an ki-a
abzuda yerleşen yüce evin, yerin göğün büyük direği
11. [den]-ki igi 1 il2-la-ni kur-šag4-ge di-di
den-ki,
kaldırdığı tek gözüyle kurun
içini selamlayan
12. [alim]
u3-tud lu-lim u3-tud-da
bizonların doğduğu, geyiklerin doğduğu
13. [šeg9] u3-tud šeg9-bar u3-tud-da
dağ keçilerinin doğduğu, vahşi keçilerin doğduğu
14. [X]
šag4-tum2-ma si-dug4-ga šag4 ḫur-saĝ-ĝa2-ka
[X] çayırda, vadide, tepelerin içinde
15. [(X)]
X sig7-ga-ba lu2 nu-ku4-ku4-da
[(X)] X sig7-ga-ba hiçkimsenin giremediği
16. [šag4 kalam]-/ma\ gi ḫal-ḫal-la-gin7 igi-zu im-ši-ĝal2
parçalanmış kamışlar gibi olan [yurd(kalam)un içine]
gözünü diktin
17. ud
šid-e itid e2-ba ku4-ku4 mu šu du7-du7-da
günlerin hesaplanması, ayların evine girmesi, yılın
tamamlanmasıyla
18. mu šu
du7 unken-e eš-bar šum2-mu-da
yıl tamamlanıp, kurulun karar vermesiyle
19. eš-bar
kiĝ2 ud-da si sa2-sa2-e-da
karar alınıp, günlerin düzenlenmesiyle
('si sa2' sözcüğünden türeyen anlamlar, Türkçedeki 'düz, doğru' sözcüklerinden
türeyen sözcüklere denk gelir. Sıfat olarak kullanırsanız 'düz, doğru'. Fiil
olarak kullanırsanız 'düz doğru yapmak, düzmek, dizmek, düzenlemek'. 'ziyafet
düzenledi, ev dizdi, boncuk dizdi' gibi cümleleri bu fiille kurarsınız. 'nig2-si-sa2' > 'doğru
şey'. 'adalet' anlamında kullanılır. 'nam-si-sa2' >
'doğruluk, dürüstlük'.)
20. a-a den-ki uĝ3 saĝ si-a-ba lugal-bi za-e-me-en
den-ki
baba, toplanan halkın kralı
sensin
21. ka
ba-a-zu niĝ2 im-lu-lu ḫe2-ĝal2 ki bi2-ib-us2
sen ağzını açınca herşey bollaştı, bereket yere yanaştı
22. pa-zu
gu gurun-ba sig7-ga gada ḫa-ad-e du7-a
temizliğe uygun keten, meyve koparılan senin dalındır
(Ketenin elde edildiği keten bitkisini de dal olarak ifade
ediyor.)
23. X
diĝir-re-e-ne-ka me-te-aš im-mi-ib2-ĝal2
tanrıların X’ine yaraşır
24. [X] X
ĝiš ĝištir-ba du3-a tug
2zulumḫi-e
na-nam
işte [X] X ormanında dikilen ağaç, tug
2zulumḫi
yününden giysi
25. [u8] zid sila4 zid na-su8-e me-te-aš
im-mi-ib2-ĝal2
iyi koyun, iyi kuzu na-su8-e
yaraşır
26. [X] X
gana2 zid-da X […] um-mi-in-ra
[X] X verimli tarla X […] um-mi-in-ra
27. […]
guru7-du6 guru7-maš-e gu2 im-da-gur-re
[…] guru7-du6
ve guru7-maš
ekin öbekleri yığılır
28. [X X]
X i3 na-nam ga na-nam tur3 amaš-e nam-de6
[X X] X işte yağ, işte süt, ahır ve ağıl getirir
29. [sipad]-de3 i-lu-lam-ma-na
dug3-ge-eš im-mi-ib-be2
[çoban] i-lu-lam-ma şarkısını tatlılıkla söyler
30. /unud(UNU3)\-de3 dun5-dun5 dugšakir-ra-ka-na ud
im-di-ni-ib-zal-e
sığır çobanı yayığını çalkalayarak gününü geçirir
31. /kiĝ2\-sig unu2 gal
diĝir-re-e-ne-ka me-te-aš im-mi-ib-ĝal2
(çobanın ürettiği) öğle öğünü tanrıların büyük yemek
salonuna yaraşır
32. /inim\-zu
ĝuruš-e usu-ni-gin7 šag4-ga mu-ni-ĝal2
sözünü, delikanlılar kendi gücü gibi yüreğine koyar
33. gud a2 gur-ra-gin7 kisal-a mu-un-du7-du7
kalın boynuzlu bir boğa gibi avluda toslar
34. /inim\-zu
ki-sikil-e ḫi-li-a-ni-gin7 saĝ-ĝa2 mu-ni-in-ĝal2
sözünü, gençkızlar kendi cazibesi gibi başına koyar
35. [iriki] ĝar-ĝar-ra-bi
uĝ3-e u6 mu-e
oturdukları kentlerdeki halk hayran olur
36. [X X]
X sig10-ga-am3 kaskal-e am3-ra
37. [X X]
X DAG.KISIM5×AB2 du3-a a2-bi na-sud-e
38. [en-en]-e-ne
barag-barag-ge2-/e\-ne
bütün beylerin, bütün yöneticilerin
39. [šag4-bi] /ḫul2\-ḫul2-la-da silim
di-e-de3
yüreklerinin neşelenmesi ve selamlamaları için
('silim' > 'sağlık, esenlik, tamlık, eksiğin, noksanın
olmaması'. Akadcası 'šalāmu'. Selamlamak için kullanılır.)
40. [za-a]-da
kur gal den-lil2-le a2 mu-un-da-an-aĝ2
büyük dağ(kur) den-lil2 [senin]-ile
buyurdu
41. [den-ki] en ḫe2-ĝal2-la en ĝeštug2-ga
bereketin beyi, anlayışın beyi den-ki
42. [en] an-ne2 ki aĝ2 ḫe2-du7 eridugki-ga
gök(an)’ün
sevdiği, eridugki’un
süsü bey
43. [dug4]-/ga\ eš-bar
ki-bi-še3 ĝar nam tar-re gal-zu
buyrukları ve kararları oraya yerleştiren, kader
belirleyen, büyüklüğü-bilen(bilge)
('gal' > 'büyük', 'zu' > 'bilmek', 'gal-zu' >
'bilge'.)
44. [X X]
ud-de3 saĝ ba-ab-gi4 itid e2-ba ba-an-kur9
[X X] günleri kapattın, ayları evine soktun
45. […
ba]-e-a-ed3-de3 šid-bi sa2 ba-ab-dug4
[… ba] çıkardın, sayılarını ulaştırdın
46. […]
uĝ3 ki-tuš-ba bi2-in-tuš
[…] halkı oturumlarına oturttun
47. […]
/KA?\ TAR na-gada-bi bi2-in-us2
[…] /KA?\ TAR sığır çobanlarını izlettin
(Çoban yönetici, sığır halk.)
48. […] X
šu du7-a
49. […]
/su\ NA ba-an-gi4
50. […]
/E\ TAR ĝištukul e2-ba bi2-in-gi4
[…] /E\ TAR silahları evlerine döndürdün
51. […] X
X /en\ uĝ3 ki-tuš-ba bi2-in-ge-en
[…] X X /en\ halkı oturumlarında güvenle tuttun
52. [a-a]
[d]en-ki uĝ3 numun-a e3-ni numun zid ḫe2-i-i
den-ki
baba tohumlu halkı çıkarınca
iyi tohum çoğalacak
53. dnu-dim2-mud u8 zid ĜA2 e3-ni sila4 zid ḫe2-u3-tud
dnu-dim2-mud
gebe koyun çıkarınca iyi kuzu
doğacak
54. ab2 numun e3-ni amar zid ḫe2-u3-tud
tohumlu inek çıkarınca iyi dana doğacak
55. ud5 zid ĜA2 e3-ni maš2 zid ḫe2-u3-tud
gebe keçi çıkarınca iyi oğlak doğacak
56. gan2-ne2 gana2 zid ĜA2 u3-un-e3-en
sen tarladan gebe tarla çıkardığında
57. guru7-du6 guru7-maš-e an-edin-na
gu2 ḫu-mu-un-gur-gur-re
guru7-du6
ekinleri, guru7-maš
ekinleri yüksek bozkırda yığılacak
58. kalam-ma
ki tab-ba-a u3-ba-e3
?-en
yurd(kalam)un kavruk yerine çıktığında
1 dize kayıp
60. […]-a-ni
[…]
2 dize kayıp veya açık değil
61. den-ki lugal
abzu-ke4 ni2 gal na-kur-ku silim zid-de3-eš na-e
abzunun kralı den-ki, büyük korku iletir, selamı(silim) güzellikle söyler:
('ni2' > 'korku'. 'saygı, takva, dindarlık' kavramları bu
sözcükten türer. Büyük korku iletmesi, büyük saygı uyandırması için
kullanılıyor. 'selamı güzellikle söyler' 'tanrıyı kusursuzlaştırma, övme, dua etme'
anlamlarında kullanılıyor gibi duruyor. Burada den-ki, kendi
kendini övüyor.)
62. a-a-ĝu10 lugal an ki-ke4
"babam, yerin göğün
kralı(sahibi)
('an ki' > 'yer gök, heryer, evren'. 'yerin göğün
kralı', tanrı Gök’ün sıfatı. Kral sahip anlamınada gelir.)
63. an
ki-a pa e3 ma-ni-in-ak
beni yerde gökte
ünlendirdi
64. pap-ĝu10 lugal
kur-kur-ra-ke4
abim, bütün
ülke(kur)lerin kralı
('bütün ülke(kur)lerin kralı' > den-lil2’in sıfatıdır.)
65. me
mu-un-ur4-ur4 me šu-ĝu10-še3 mu-un-ĝar
meleri topladı, meleri
elime yerleştirdi
('me' > 'tanrısal güçler, tanrısal yasalar'. Karışık bir
sözcük.)
66. e2-kur-re e2 den-lil2-la2-ta
den-lil2’in evi e2-kur’dan
67. abzu
eridugki-ĝu10-še3 nam-galam mu-de6
abzu eridugki’uma sanatları ve
zanaatları getirdim
68. a zid
am gal-e ri-a-me-en dumu-saĝ an-na-me-en
büyük yaban boğasının
akıttığı iyi suyum, gök’ün ilk çocuğuyum
(İlk doğan çocuk ama den-lil2 onun abisi?)
69. ud
gal ki gal-la e3-a-me-en en gal kalam-me-en
büyük yerden çıkan
büyük fırtınayım, yurd(kalam)un büyük beyiyim
70. gu2-gal
barag-barag-ge2-ne-me-en a-a kur-kur-ra-me-en
bütün yöneticilerin
önde geleniyim, bütün ülke(kur)lerin babasıyım
71. šeš-gal
diĝir-re-e-ne-me-en ḫe2-ĝal2 šu du7-me-en
tanrıların büyük erkek
kardeşiyim, bereketle donatanım
72. kišib-ĝal2 an ki-bi-da-me-en
yerin göğün mühür
taşıyıcısıyım
73. ĝeštug2 ĝizzal
kur-kur-ra-me-en
bütün ülke(kur)lerin
anlayışlısı, bilgesiyim
74. an lugal-da barag an-na-ka di si sa2-e-me-en
kral gök(an) ile gök(an)’ün kürsüsünde hüküm
düzenleyenim
75. den-lil2-da kur-ra
igi ĝal2-la-ka nam dug3 tar-ra-me-en
den-lil2 ile ülke(kur)leri
gözetip, tatlı kader belirleyenim
76. nam
tar-ra ki ud e3-a-ke4 šu-ĝa2 mu-un-ĝal2
kader belirlemeyi,
güneşin doğduğu yerde(doğuda) elime koydu
(Doğu, güneşin doğduğu yer olarak belirtilir. 1.7.4 Tufan
Öyküsü’nde dilmunki ülkesinin yeri güneşin doğduğu yer(doğu) olarak
belirtilir.)
77. dnin-tur5-re mi2 zid dug4-ga-me-en
dnin-tur5’un iyilikle hoşnut
ettiğiyim
78. dnin-ḫur-saĝ-ĝa2-ke4 mu dug3 sa4-a-me-en
dnin-ḫur-saĝ-ĝa2’nın iyi bir ad
verdiğiyim
79. palil
da-nun-na-ke4-ne-me-en
da-nun-na’ların
önderiyim(ilkiyim)
80. u3-tud-da dumu-saĝ an kug-ga-me-en
kutsal gök(an)’ün ilk doğan çocuğuyum"
81. en-e
nam-maḫ mu-un-du-a-ta
bey yüceliğini getirdikten sonra
82. nun
gal-e ni2-te-ni za3-mi2 mi-ni-in-dug4-ga-ta
büyük prens kendine övgü söyledikten sonra
83. da-nun-na šudu3 a-ra-zu-a
ši-im-ma-an-sug2-sug2-ge-eš
da-nun-na’lar dua ve yakarışa dikildiler:
84. en
nam-galam-ma ĝiri3 gub-ba
"güzel sanatları
ve zanaatları getiren bey
85. eš-bar
kiĝ2-ĝa2 za3-mi2 dug4-ga den-ki za3-mi2
karar veren, övgüsü
söylenen, den-ki övgüsü"
86. 2-kam-ma-še3 nam gal ḫul2-la-da
2.ci kez büyüklük ve neşeyle
87. den-ki lugal
abzu-ke4 ni2 gal na-kur-ku silim zid-de3-eš na-e
abzunun kralı den-ki, büyük korku iletir, selamı(silim) güzellikle söyler:
88. en-me-en
dug4-ga zid-da-me-en saĝ-bi-še3 e3-a-me-en
"beyim, söylediği
doğru olanım, onların başına çıkanım
89. dug4-ga-ĝu10 tur3 im-ši-du3-du3 amaš im-ši-niĝin2-niĝin2
söylediğim(buyruğum)
ahırı yaptırır, ağılı çevirtir
90. an-e um-ma-te im ḫe2-ĝal2-la an-ta šeĝ3-ĝa2
(söylediğim-buyruğum)
göğe ulaştığında, gökten yağan bereketli yağmur
91. ki-e um-ma-te a-eštub u3-ba ĝal2-la-am3
yere ulaştığında
kabaran suların sazan-suyudur
('eštub' > 'sazan'. 'a-eštub'
> 'sazan suyu'. Fırat ve Dicle sularının baharda kabarması için kullanılır. olumlu
olarak kullanılır. Fırat ve Dicle suları yükseldiğinde sulama yapabilirsiniz.)
92. a-gar3 sig7-sig7-ga-bi um-ma-/te\
yeşil tarlalara
ulaştığında
93. inim-ĝu10-ta guru7-du6 guru7-maš-e gu2 im-/da-gur\-[re]
sözümle guru7-du6 ve guru7-maš ekinleri yığılır
94. [e2]-ĝu10 eš3 ki sikil-la bi2-du3 mu dug3-ga bi2-sa4
evimi, saf yer, kutsal
alanda inşa ettim, güzel bir ad verdim
95. abzu-ĝu10 eš3 KA-a bi2-du3 nam dug3-ga bi2-tar
abzum, kutsal alan,
KA-a inşa ettim, güzel bir kader belirledim
96. e2-ĝu10 ĝissu-bi ambar muš-a i-ni-[in-la2]
evimin gölgesi yılanlı
bataklığın üzerine uzanır
97. e2-ĝu10 /suḫur\ku
6
!-e! u2-lal3-e sun4 im-ši-sud-e
evime, suḫurku
6 balıkları bal otları
arasından sakalını sallar
(Sakal; önyüzgeçler olabilir.)
98. eštub[ku
6 gi-zi di4]-di4-la2 kun mu-na-sud-e
eštubku
6 balığı küçük gi-zi
kamışları arasında ona kuyruğunu sallar
99. buru5
mušen gud3-ba šeg11 mu-da-an-gi4-gi4
küçük kuşlar
yuvalarında ötüşür
100. en AB […] ĝiš ma-an-la2-eš
beyler AB […] beni
dinledi
101. den-ki-me-[en] za3-mi2-ĝa2 ši-im-ma-sug2-sug2-ge-[eš]
ben den-ki, böylece övgüme
dikildiler
102. abgal abrig lu2 igi X […]
abgal rahibi ve abrig
memuru lu2
igi
X […]
103. A.ZI/ZI ZI/ZI!.Asar /ud?\ su3-ra2-ĝa2 ši-im-ma-/an\-sug2-/sug2\-[ge-eš]
A.ZI/ZI ZI/ZI!.Asar eski günlerde
dikildiler
104. enkum /ninkum\-e-ne šu si
[ša]-/ma\-an-sa2-[e-eš ]
enkum ve ninkum
memurları benim için düzenlediler
105. id2 ša-ma-ab-kug /eš3 šag4-ga\ ša-ma-ab-la2
benim için ırmağı
arındırdılar, benim için kutsal alanın(abzunun) içine uzattılar
106. abzu-ĝa2 šir3 kug nam-šub ma-an-la2
abzumda, benim için
kutsal şarkı ve büyüler sunuldu
107. ma2-gur8-ĝu10 men taraḫ abzu
yük gemim, 'taç',
'abzunun geyiği'
('abzunun geğiyi' > Enki’nin
gemisisnin özel ismi. 'taç'da gemi için kullanıyor gibi duruyor.)
108. šag4-ba ḫul2-ḫul2-la ša-ma-ni-ib-de6
(abzunun) içine benim
için mutluluk getirdi
109. ambar maḫ ki šag4-ge pad3-da-ĝa2
yüce bataklıkta
dilediğim yere
110. a2-bi ša-ma-an-sud-e gu2 ša-ma-an-mar-mar-e
benim için yüzer, bana
boyun eğer
111. gu3 ra-e-ne ĝišĝisal šu ša-ma-an-du7-uš
ses vuranlar benim
için küreği(n çekilişini) mükemmelleştirirler
('ses vurmak' > küreklerin
uyumlu çekilişi için davul veya başka birşeyle çıkarılan ses gibi duruyor.
Veya küreklerin uyumlu
çekilişinden kaynaklanan sesi belirtiyor.)
112. šir3 ša-ma-ab-dug3-ge-ne id2 ša-ma-ab-ḫul2-le-ne
benim için şarkıları
tatlılaştırırlar, benim için ırmağı neşelendirirler
113. dniĝir-sig7 ensi2 /ĝiš\ma2-gur8-ra-ke4
yük gemisinin reisi dniĝir-sig7
114. ĝidru kug-sig17 šu ša-ma-[ab-du8]
altın asayı benim için
tutar
115. den-ki-me-en ma2 taraḫ abzu-ĝa2
! a2 ša-ma-ni-ib-aĝ2-e
ben den-ki’yim, 'abzunun geyiği'
gemimi benim için yönetir
116. en-me-en ĝe26-e ga-ĝen
beyim, ben gideceğim
117. den-ki-me-en kalam-ĝa2-aš ga-an-e3
ben den-ki, yurd(kalam)a çıkacağım
118. /en\ [nam] tar-tar-re-ĝu10 ĝe26-e ga-am3-[…]
kaderi belirleyen
beyim, ben ga-am3-[…]
119. […] ra ga-an-[…]
120. […] X-e u6-e ga-am3-[…]
121. […] X X ma-ab-šum2 ḫe2-gu7-[e]
[…] X X bana verildi,
yenilsin
122. […] sikil-la ga-an-[…]
123. [ĝiš]/erin\ sig7-sig7-ga-bi u6 ga-am3-dug4
onun yeşil sedir
ağaçlarına hayran olurum
124. /kur\ [me-luḫ-ḫaki] ma2-ganki dilmunki-bi
me-luḫ-ḫaki, ma2-ganki, dilmunki kurları
125. den-[ki]-me-en igi ḫe2-em-da-a-du8
ben den-ki’yi görsünler
126. ĝišma2 dilmunki-na ĝiš ḫe2-en-du3
dilmunki’un gemileri
keresteyle yapılsın
127. ĝiš[ma2] ma2-ganki-na an-zag ḫe2-en-la2
ma2-ganki’nın gemileri gögün
kenarına(ufuğa) uzansın
128. ĝišma2-gi4-lum me-luḫ-ḫaki-a-ke4
me-luḫ-ḫaki’nın ĝišma2-gi4-lum gemileri
129. kug-sig17 kug-babbar bal-še3 ḫe2-ak-e
altın gümüş taşısın
130. den-lil2 [lugal] kur-kur-ra-ra nibruki-še3 ḫe2-na-ab-tum2
bütün ülke(kur)lerin
kralı den-lil2 için
nibruki’ya
götürsün"
131. iri nu-tuku-ra e2 nu-tuku-ra
kenti olmayan, evi olmayan
132. [mar]-/tu\ maš2-anše saĝ-e-eš mu-ni-rig7
mar-tu’ya sürü(maš2-anše)leri bağışladı
('mar-tu' > Sümerin
batısındaki göçebe Sami kavimlerine verilen isim. 'maš2-anše'yi sürü olarak belirttim.
Parçalardan çıkarttım mar-tu’ların avladığı otcul, yabani hayvanlar. 'maš2' > 'oğlak', 'anše' > 'eşek'.
Oğlak-eşek arası hayvanlar antiloplar?)
133. nun [gal kalam-ma]-na e3-a-ra
yurd(kalam)unda yola çıkan
büyük prense
134. da-nun-na-ke4-ne mi2 zid mu-un-ne-ne
da-nun-na’lar güzel övgü söylediler:
('mi2 dug4' > 'övgü söylemek, hoşnut
etmek'.)
135. en me gal me sikil-la u5-a
"bey; büyük
melere, saf melere binen
136. me gal me šar2-ra ĝiri3 gub-ba
büyük meler, sayısız
meleri getiren
137. an ki niĝ2-daĝal-/ba\ zag ša4-a
yerin göğün
enginliklerinin sınırına ulaşan
138. eridugki ki kug ki /kal\-kal-la-aš me maḫ šu ti-a
çok değerli yer,
kutsal yer eridugki’a
yüce meleri getiren
139. den-ki en an ki za3-mi2
yerin göğün beyi den-ki’nin övgüsü"
140. nun gal kalam-ma-na! e3-a-ra
yurd(kalam)unda yola çıkan
büyük prense
141. en-en-e-ne barag-barag-ge2-ne
bütün beyler, bütün
yöneticiler
142. ka-mu7-ĝal2 eridugki-ga-ke4-ne
eridugki’un ka-mu7-ĝal2 rahipleri
('ka-mu7-ĝal2' > 'ağzında büyü bulunan'.)
143. šag4-gada-la2 ki-en-gi-ra-ke4-ne
ki-en-gi’nin šag4-gada-la2 rahipleri
('gada-la2' > 'keten giyen'. ' šag4'ın kattığı anlamı bilmiyorum.
Keten giysi zengin işi, yün ve deri giysi fakir işi.)
144. nam-išib abzu mu-na-ab-be2-ne
abzunun arınma ayinlerini
onun için yaptılar
145. a-a den-ki ki kug /ki kal\-[la ĝiri3] im-mi-ib-gub-bu-ne
den-ki baba için kutsal yerde,
değerli yerde dikildiler
146. dag agrun-na in-[…]-ge-ne
agrun odasında in-[…]-ge-ne
147. ki-gub-ba mu […]-sa4-[e]-ne
dikilme-yerinde mu […]-sa4-[e]-ne
('ki-gub' > 'dikilme yeri,
kıyam yeri'. İbadetle ilgili kullanılır.)
148. eš3 maḫ abzu […]-sikil-e-ne
abzunun yüce kutsal alanını
[…]-arındırdılar
149. šag4-ba li an-na u2 sikil-la /im\-[mi]-/ib2\-ed2-ne
içine saf bitki uzun ardıcı
getirdiler
150. [X X] kug ki-en-DU maḫ […] den-ki-ka-ke4 [si] im-sa2-e-ne
kutsal [X X], büyük
suyolunda den-ki’nin […] düzenlediler
151. kun-saĝ eridugki-ga kar dug3-ga im-mi-ib2-galam-e-ne
eridugki’un ana merdivenlerini
'güzel liman'da sanatsal yaptılar
('güzel liman'; eridugki’un limanının adı.)
152. taraḫ abzu kar dug3 kar maḫ im-mi-ib-dub-e-ne
'abzunun geyiği'ni, yüce
liman 'güzel liman'da dolaştırdılar
153. uz-ga kug mu-na-ĝa2-ĝa2-ne
onun için kutsal uz-ga
alanını yerleştirdiler
154. a-ra-zu-a-ra-zu mu-na-ab-be2-ne
bütün yakarışları ona
söylediler
155. […]-/ne\
156. […]-/ne\
157. […]-ne
158. […] X
1 dize kayıp
160. [ĝišma2]-gur8-ra […] X
161. /a-ĝi6 uru16\ […]-/ĝa2
?\
162. den-ki-ra A X […] DU a-da-min3-na [mu-na]-/ab\-sag3-ge
den-ki için A X […] DU didiştiler
163. suḫur-mašku
6-e [u2-lal3-e sun4 mu]-na-sud-e
suḫur-mašku
6 balığı bal otları arasında
ona sakalını salladı
164. nun gal-ra /2\-[kam-ma] a-da-min3 mu-na-e
büyük prens için 2.ci kez
didiştiler
165. eštubku
6-e gi-zi di4-di4-la2-bi /kun\ [mu-na]-sud-e
eštubku
6 balığı küçük gi-zi kamışları
arasında ona kuyruğunu salladı
166. urin gal abzu-ta sig9-ga an-dul3-e-eš ak-e
abzuda yerleşen, gölgelik
yapan büyük sancak
167. ĝissu-bi ki-šar2-ra la2-a uĝ3-e ni2 te-en-ten
gölgesi, heryere yayılan,
halkı serinleten
168. us2-saĝ dimgul ambar [muš]-a du3-a kur-kur-ta il2-la
yılan bataklığında inşa
edilen, bütün ülke(kur)lerden yükselen us2-saĝ direği
169. en ensi2 gal abzu-ke4
bey, abzunun büyük reisi
170. taraḫ abzu-ka a2 ša-mu-un-aĝ2-e
'abzunun geyiği'nde buyurur
171. meš3 abzu-ta še-er-ka-an dug4-ga
abzuyu süsleyen meš3 ağacı
172. eridugki ki kug ki kal-kal-la-aš me maḫ šu ti-a
kutsal yer, çok değerli yer eridugki’a yüce meleri getiren
173. nu-banda3 maḫ kur-ra dumu den-lil2-la2-ke4
den-lil2’in çocuğu, kurun yüce
yöneticisi
174. gi-muš kug-ga šu im-mi-in-du8
kutsal sırığı tuttu
175. ur-saĝ abzu-še3 [saĝ im]-mi-ib-il2-il2-e
savaşcı abzuya doğru başını
kaldırdı
176. […] X X
3 dize kayıp
180. /an\ […]
181. lu2 […] EN […]
182. dsirsir […] ma2-[laḫ5 ĝišma2-gur8-ra-ke4]
dsirsir […] [mavnanın tayfası]
183. en-ra ĝišma2 šu […]
bey için gemi šu […]
184. dniĝir-sig7 /ensi2\ ma2-gur8-ra-[ke4]
yük gemisinin reisi dniĝir-sig7
185. en-ra ĝidru kug šu [ša-ma-ab-du8]
bey için kutsal asayı tuttu
186. la-ḫa-ma engur-ra 50-bi mi2 zid mu-/un\-[ne-ne]
engurun 50 la-ḫa-ma’sı güzel övgü
söylediler
187. gu3 ra-e-ne gam4-gammušen an-na-/gin7\ […]
ses-vuranlar göğün gam4-gammušen kuşu gibi […]
188. lugal u3-na gub a-a den-ki kalam-ma […]
cesurca dikilen kral den-ki baba yurd(kalam)a […]
189. nun gal kalam-ma e3-a-[ra]
yurd(kalam)a yola çıkan
büyük prens için
190. ḫe2-ĝal2 an ki-a pa e3 mu-na-ab-ak
yerde gökte bereket ortaya
çıktı
191. den-ki-ke4 nam im-mi-ib-tar-re
den-ki kader belirledi:
192. ki-en-gi kur gal ma-da an ki
"yerin-göğün
ülkesi büyük ülke(kur) ki-en-gi
193. še-er-zid gur3-ru ud e3-ta ud šu-uš uĝ3-e me šum2-mu
ihtişam taşıyan, gün
doğumundan gün batımına halka meleri veren
194. me-zu me maḫ šu nu-tu-tu
melerin, yüce meler,
dokunulmaz
195. šag4-zu galam kad5 lu2 nu-pad3-de3
içinde, hiçkimsenin
bulamayacağı eserler yığılı
196. umun2 zid ki diĝir u3-tud-za an-gin7 šu nu-teĝ3-ĝe26
gök gibi erişilmez,
tanrıların doğduğu iyi rahim
197. lugal u3-tud suḫ zid keše2-de3
kral doğurup iyi suḫ sarığı bağlayan
198. en u3-tud saĝ-men ĝa2-ĝa2
bey doğurup saĝ-men
tacı yerleştiren
199. en-zu en idim an lugal-da barag an-na i-im-tuš
beyin onurlu bey, kral
gök(an) ile
gök(an)’ün
kürsüsünde oturur
200. lugal-zu kur gal a-a den-lil2
kralın, büyük dağ(kur)
den-lil2 baba
201. ĝišerin-gin7 šar2 dug4-ge ša-mu-ra-an-gi16-ib a-a kur-kur-ra-ke4
sedir ağacı gibi šar2 dug4-ge ša-mu-ra-an-gi16-ib, bütün
ülke(kur)lerin babası
202. da-nun-na diĝir gal-gal-e-ne
büyük tanrı da-nun-na’lar
203. šag4-za ki-ur3-ra šu ba-ni-in-ti-eš
içindeki ki-ur3’a alındı
('ki-ur3' > 'çatı yeri'. Anunnaların
oturduğu yer olarak geçer. Tapınak alanında bir yer. Ayrı bir binamı, yoksa ana
tapınağın en üst katımı bilmiyorum. Daha çok Ekur tapınağıyla ile ilgili
kullanılır. Başka tapınaklar içinde kullanılabilir.)
204. gi-gun4-na ĝiš dili ĝiš dili-za u2 mi-ni-ib-sug4-sug4-ne
eşsiz ağaçların
arasındaki gi-gun4-na’nda yiyecek
tüketirler
('gi-gun4-na' > tapınak alanında bir
bina.)
205. e2 ki-en-gi tur3-zu ḫe2-du3-du3 ab2-zu ḫe2-lu-lu
ki-en-gi evi, ahırların
yapılsın, ineklerin çoğalsın
206. amaš-zu ḫe2-ĝar-ĝar udu-zu ḫe2-šar2-šar2
ağılların yerleşsin,
koyunların bollaşsın
207. gi-gun4-na-zu an-ne2 ḫe2-em-us2
gi-gun4-na’n göğe dayansın
208. [e2] zid-zu šu an-še3 ḫe2-em-il2
iyi evin, ellerini
göğe kaldırsın
209. da-nun-na-ke4-ne šag4-zu-a nam ḫe2-em-da-ab-tar-re-ne
da-nun-na’lar senin içinde
kader belirlesin"
210. eš3 urim2
ki-e nam-mi-ib-dib
kutsal alan urim2
ki’e geçti
('urim2
ki' > 'Ur kenti'.)
211. den-ki lugal abzu-ke4 nam im-mi-ib-tar-re
abzunun kralı den-ki kader belirledi:
212. iri me-te-ĝal2-la a tu5-tu5 gud silim-ma gub-ba
"dikilen
kusursuz(silim) boğa, suyla yıkanmış, güzel şeyler bulunduran kent
213. barag nam-ḫe2 kur-ra dub3 ba9-re6 ḫur-saĝ-gin7 il2-la
ülke(kur)nin bolluk
kürsüsünde dizlerini açan(koşturan), tepeler gibi yükselen
214. ĝištir ḫa-šu-ur2-ra ĝissu daĝal-la ne3-ni-ta nir-ĝal2
kendinden emin, geniş
gölgeli selvi(ḫa-šu-ur2) ormanı
215. me šu du7-a-zu si ḫe2-em-sa2
mükemmel melerin
(ülkeyi) düzenlesin
216. kur gal den-lil2-le an ki-a mu maḫ-zu mi-ni-in-pad3
büyük dağ(kur) den-lil2 yerde gökte senin yüce
adını anar
217. iri nam tar-ra den-ki-ka3-me-en
den-ki’nin kader belirlediği
kentsin
218. eš3 urim2
ki gu2 an-še3 ḫe2-zig3
kutsal alan urim2
ki’in boynu göğe
kalksın"
219. kur me-luḫ-ḫaki nam-mi-ib2-dib
me-luḫ-ḫaki kuruna geçti
220. den-ki lugal abzu-ke4 nam nam-mi-ib2-tar-/re\
abzunun kralı den-ki kader belirledi:
221. kur gig2 ĝiš-zu ĝiš gal ḫe2-em ĝištir-/zu meš3\ kur-ra ḫe2-em
"kara ülke(kur);
ağacın büyük ağaç olsun, ormanın, ülke(kur)nin meš3 ağacı olsun
222. ĝišgu-za-bi e2-gal lugal-la-ke4 [me]-/te ḫe2-em\-mi-ib-ĝal2
onun(meš3 ağacının) tahtı,
kralın sarayına yaraşır olsun
223. gi-zu gi gal ḫe2-em gi [… ḫe2-em]
kamışın büyük kamış
olsun, kamış [… olsun]
224. ur-saĝ-e ki me3-ka ĝištukul […]
savaşcı savaş yerinde
silah […]
225. gud-zu gud gal ḫe2-em gud kur-[ra ḫe2-em]
boğan, büyük boğa
olsun, ülke(kur)nin boğası [olsun]
226. gu3-bi gu3 am kur-ra-ka [ḫe2-em]
sesi, ülke(kur)nin
yaban boğalarının sesi [olsun]
227. me gal diĝir-re-e-ne-ke4 šu ḫe2-[em-mi-du7]
tanrıların büyük
meleri ile mükemmelleşesin
228. darmušen-darmušen kur-ra sun4 na
4/gug\ [ḫe2-em-la2]
ülke(kur)nin bütün
turaçları akik sakal [taksın]
229. mušen-zu dḫa-ia3
mušen [ḫe2]-/em\
kuşun, tavus kuşu
olsun
230. mu7-mu7-bi e2-gal lugal-la-ka [me-te ḫe2]-/em\-mi-ib-ĝal2
ötüşü, kralın sarayına
yakışır olsun
231. kug-zu kug-sig17 ḫe2-em
gümüşün altın olsun
232. urud-zu nagga zabar-/ra\ [ḫe2-em]
bakırın tunç-kalay
[olsun]
233. kur niĝ2-nam-zu ḫe2-[ĝal2 ḫe2-em]
ülke(kur), herşeyin
bereket [olsun]
234. nam-lu2-ulu3-zu ḫe2-X […]
insanların ḫe2-X […]
235. [nitaḫ2]-zu nitaḫ2 tab-ba-ni-ir gud-gin7 ḫe2-en-ed2-de3
erkeğin hemcinsi
erkeğe doğru boğa gibi çıksın ilerlesin"
236. [X X] KI A iriki AN X-na-ke4
237. [X X] TU-gin7 ḪAR ba-an-ak
238. [kur] /dilmun\ki-na mu-un-sikil mu-un-dadag
dilmunki ülke(kur)sini arındırdı,
parıldattı
239. [d]/nin\-sikil-la zag-ba nam-mi-in-gub
dnin-sikil-la’yı onun başına dikti
('zag gub' > 'kenarına-omzuna
dikmek'. Sorumlu kılmak demektir. Omuzda dikilen baştır. Türkçe olarak 'başına
dikmek' anlamı karşılar.)
240. [X X] X eš3 agargara-še3 ba-an-šum2 ku6 X BI i3-gu7-e
[X X] X eš3 balık yatakları verdi, onun
X balıkları yenildi
241. [ĝiš]/ĝišnimbar\ gana2 zid-še3 ba-an-šum2 zu2-lum-bi [i3]-gu7-e
verimli tarlaya hurma ağacı
verdi, hurması yenildi
242. [X] X elamki mar-ḫa-ši[ki] […]
[X] X elamki ve mar-ḫa-šiki […]
243. ḪA.IB-gin7 teš2-bi gu7-u3-[dam]
ḪA.IB gibi herşeyi
yokedenlerdir
(Elam, Sümerin en büyük
düşmanı.)
244. lugal den-lil2-le a2 šum2-[ma]
den-lil2’in güç verdiği kral
245. e2-bi mu-un-ḫul bad3-bi mu-un-[gul]
evlerini yıktı, duvarlarını
yıktı
246. kug na
4za-gin3-bi e2 niĝ2-gur11-bi
gümüş ve lacivert taşlarını,
ev ve mallarını
247. den-lil2 lugal kur-kur-ra-ra nibruki-še3 ḫe2-na-ab-tum2
bütün ülke(kur)lerin kralı den-lil2 için nibruki’ya götürdü
248. iri nu-tuku e2 nu-tuku-ra
kenti olmayan, evi olmayan
249. den-ki-ke4 mar-tu maš2-anše saĝ-e-eš mu-ni-rig7
mar-tu’ya den-ki sürü(maš2-anše)leri bağışladı
250. ki-bi-ta igi-ni ĝar-ra-[ta]
oradan gözünü ayırdıktan
sonra
251. a-a den-ki id
2buranun-na nam-mi-in-/il2\-a-ta
den-ki baba fırat’a (gözünü) diktikten sonra
252. gud du7-du7-gin7 u3-na mu-un-na-gub
şehvetle şahlanan boğa gibi
onun için dikildi
(Yüklemde görülen '-na-' eki
'onun için, ona' anlamı verir. Hayvan ve cansızlar için kullanılmaz, insan için
kullanılır. Buradaki boğa den-ki’dir, Fırat ve Diclenin suyu den-ki’nin menisidir diye yorum
yapılır ama 1.1.1 Enki ve Ninhursaga parçasında ırmak suyunu den-ki’nin menisi olarak almama
rağmen ben öyle düşünmüyorum. Boğa Fırattır.
Hayvan ve cansızların insan gibi
anlatıldığı parçalarda hayvan ve cansızlar için '-na-' eki kullanılabilir. Ama
bu parça o parçalardan değildir.)
253. ĝiš3 im-zi-zi dub3 im-nir-/re\
penisini kaldırdı,
boşaldı(dub3 im-nir-re)
('dub3 nir' bileşik fiili menin
boşalması için kullanılır. Fıratın suyunu boşalttığı yer tarım alanlarıdır. Sümecede
su meni anlamınada gelir.)
254. id
2idigna a zal-le im-ma-/an\-[si]
dicle akan suyla [doldu]
(Baharda Diclenin suyla
dolmasını belirtir. Önceki dizeyle ilgisi yoktur.)
255. šilam u2-numun-na amaš ĝiri2-tab-ba amar-bi gu3 di-/dam\
akrep baskılandığı ağılda,
otların arasında yavru için böğüren yaban ineğidir
('tab' > 'basmak, artırmak,
çoğaltmak'. '-a' eki almış. Fiili edilgen yapabilir. 'basan' değil,
'baskılanan' olabilir. Başka çevirilerde artan olarak alınırken ben azalan
olarak alıyorum. Akrep çöl hayvanı.
Tanımlanan yerin çöl olmadığını
belirtiyor. Boğa Dicle, inek tarlalardır.)
256. id
2/idigna\ gud du7-gin7 a2-na mu-na-/ab\-[…]
dicle, şahlanan boğa gibi onun(den-ki) yanına mu-na-/ab\-[…]
(Bu dizede açık şekilde Dicle
boğaya benzetilir. Boğa döllenmez. Önceki dizelerdeki yorumları yanlış bulmamın
bir nedenide bu.)
257. ĝiš3 im-zig3 niĝ2-mussa nam-de6
penisini kaldırdı, düğün
armağanı getirdi
(Düğün armağanı çocuktur. Dicle
tarlaları döller, tarlalar çocuk(bitki) verir.)
258. id
2idigna am gal-gin7 šag4 im-ḫul2 u3-tud-ba mu-/ni\-[…]
büyük yaban boğası gibi dicle’nin yüreği neşelendi, onun
doğumunda mu-/ni\-[…]
259. a nam-de6 a zal-le na-nam kurun2-bi na-dug3-ge
su geldi, işte akan su, şarabı
tatlıdır
260. še nam-de6 še gu-nu na-nam uĝ3-e na-gu7-e
tahıl geldi, işte gu-nu
tahılı, halk yer
(Düğün armağanı, yani doğumla
gelenler bunlar.)
261. e2-kur-re e2 den-lil2-la2-ke4 niĝ2 ĝal2-la nam-/si\
den-lil2’in evi e2-kur malla doldu
262. den-ki-da den-lil2 mu-un-da-ḫul2 nibruki [giri17-zal-am3]
den-ki sayesinde den-lil2 neşelendi, nibruki şahane oldu
263. en-e nam-en-še3 suḫ mu-un-[keše2]
bey, beyliğin simgesi suḫ sarığını bağladı
264. nam-lugal-še3 aga zid mu-un-ak
krallığın simgesi iyi aga
tacı yaptı
265. a2 gab2-bu-na ki nam-mi-in-us2
sol yanındaki yere dokundu
266. ḫe2-ĝal2 ki-ta mu-na-ra-ĝen
yerden ona bereket geldi
267. zid-da-na ĝidru ĝal2-la-bi
sağında asa olunca
268. id
2idigna id
2buranun-na teš2 gu7-u3-da
dicle ve fırat’ın (suyu) yutulup
269. ka giri17-zal-ta kab2 di-da-bi
harika ağızdan fışkırtınca
(Kanallara suyun girip çıkmasını
kastediyor.)
270. ḫe-nun e2-gal-ta i3-gin7 laḫ4-am3
gelen, saraydaki yağ gibi
olan berekettir
271. en nam tar-ra den-ki lugal abzu-ke4
kader belirleyen bey, abzunun
kralı den-ki
272. den-bi2-lu-lu ku3-ĝal2 id2-da-ke4
ırmakların denetcisi den-bi2-lu-lu’yu
273. [den]-/ki\-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
274. [ambar-re gu3 ba]-an-de2 SUḪUR.ḪIku
6 suḫurku
6 ba-an-šum2
[bataklığa] seslendi, SUḪUR.ḪIku
6 ve suḫurku
6 balığı verdi
275. [ĝiš-gi gu3 ba]-an-de2 gi sumun gi ḫenbur ba-an-šum2
[kamışlığa] seslendi, yeşil kamış, olgun
kamış verdi
2 dize kayıp
278. […] /a\-da-min3 mu-/ni\-[…]
279. /sa-par4-ra-ni\ ku6 nu-e3
ağından hiçbir balığın
kurtulamadığı
280. niĝ2-keše2-da-ni u3-tud nu-e3
bağından hiçbir (anasından)
doğanın kurtulamadığı
281. gu la2-a-na mušen nu-e3
tuzağından hiçbir kuşun
çıkamadığı
282. /EZEN×KUG? lu2
? a2 maḫ\ dumu ezen sur12
?-a
283. d/UR5.ŠA\ lu2
? ku6-e ki aĝ2-ĝa2
balık seven dUR5.ŠA’yı
284. /den-ki-ke4\ zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bütün bunların başına dikti
285. en-e eš3 mu-un-ĝar eš3 kug-ga-am3 šag4-bi galam kad5-am3
bey kutsal alanı(abzuyu)
yerleştirdi, kutsal alan(abzu) kutsaldır, içi sanat dolu
286. a-ab-ba eš3 mu-un-ĝar eš3 kug-ga-am3 šag4-bi galam kad5-am3
denize kutsal alanı(abzu)
yerleştirdi, kutsal alan(abzu) kutsaldır, içi sanat dolu
287. eš3 šag4-bi gu suḫ3-a niĝ2 lu2 nu-zu-a
içi, kimsenin bilemediği
karışık yumak olan kutsal alan
288. [eš3] ki-gub-bi muliku DU-a
dikilme-yeri muliku takımyıldızına doğru olan
kutsal alan(abzu)
289. [eš3] kug-ga igi-nim-ma gub-bi mul ĝišgigir-še3 i3-DU
yüce kutsal alan(abzu)ın
yukarı yüzü mul
ĝišgigir
takımyıldızına
doğru
290. X ab ḫu-luḫ-ḫa /i-zi\ zig3-ga-am3 me-lem4-bi /ḫuš\-a
X ürkütücü denizde yükselen
dalgadır, görkemi korkunç
291. [d]a-nun-na diĝir gal-gal-e-[ne] saĝ
nu-mu-un-[ĝa2-ĝa2-ne]
büyük tanrı da-nun-na’lar yaklaşamazlar
292. /šag4-be2-ne te-en-ten im-ši\-ĝa2-ĝa2 e2-gal /ḫul2\-[le-dam]
içindekilere serinlik
yerleştirir, sarayı sevindirendir
293. da-nun-na-[ke4-ne] šudu3 [a-ra-zu]-a ši-im-ma-sug2-sug2-[ge-eš]
da-nun-na’lar dua ve yakarışla
dikilirler
294. den-ki-ra e2-[engur-ra]-ka barag maḫ? mu-[na-ri-e-ne]
den-ki için e2-engur-ra’da yüce kürsüyü mu-[na-ri-e-ne]
295. en-ra zal-le […] X […]
bey için zal-le […] X […]
296. nun gal X X X u3-/tud\ […]
büyük prens X X X u3-/tud\ […]
297. u5
mušen <a>-ab-ba bulug KA×X […]
denizin kaşıkcı kuşu bulug KA×X […]
298. /eš3\ niĝ2 dug3 eš3 niĝ2 u3-[tud …]
299. e2-kur-re e2 d/en\-[lil2-la2]-/ke4\ niĝ2 ĝal2-la [nam-si]
den-lil2’in evi e2-kur’a mal doldurdu
300. den-ki-da den-lil2 mu-ḫul2-ḫul2 nibruki giri17-zal-am3
den-ki sayesinde den-lil2 sevindi, nibruki şahane oldu
301. […] X eš3 kug-ga u5-a
[…] X yüce kutsal alan(abzu),
denize açılan
302. [… e]-ne su3-ud di […] ĝar-ra
[… e]-ne uzak di […] yerleşen
303. a-ĝi6 uru16 gal-la engur-[ra]-ke4
engurun büyük kudretli seli
304. i-zi ḫu-luḫ-ḫa kur-ku ab-ba […]
X […]
denizin ürkütücü çalkantılı
dalgası […]
X […]
305. zi-pa-aĝ2-ta e3 […] X
nefesten çıkan […] X
306. in-nin9 sirara2/ki-a\ [X X] /ku6\ X [d]/nanše\
sirara2
ki’nın hanımı [X X] /balık\ X dnanše
307. a-ab-ba ki niĝ2-/daĝal\-la-ba
engin deniz suyunda
308. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
309. šeĝ14 an-na-ka gu3 ba-an-de2
göğün yağmuruna seslendi
310. dungu dirig-ga-/gin7\ bi2-in-us2
bulutlar yüzer gibi yanaştı
311. an-ur2-še3 zig3-/ga\ […] im-sar-re
ufka yükselen […] im-sar-re
312. du6-du6 gana2-še3 […] i3-ĝa2-ĝa2
tarladaki tepeciklere […] yerleşir
313. ud gal-la u5-a niĝ2-ĝir2-da du7-du7
büyük fırtınaya binen,
yıldırımla saldıran
314. ĝišsi-ĝar kug an-šag4-ge gib-ba
kutsal sürgüsü göğün içine
geçen
315. dumu an-na ku3-ĝal2 an ki-a
gök(an)’ün çocuğu, yerin göğün
suyolu denetçisi
316. diškur lu2 ḫe-<ĝal2> dumu an-na-ke4
gök(an)’ün çocuğu, bereketli insan diškur’u
317. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bütün bunların başına dikti
318. ĝišapin ĝiššudul2 erin2-bi si ba-an-sa2
sabanı, boyunduruğu ve
bölükleri(öküz ve sürücülerinden oluşan bölükleri) düzenledi
319. nun gal den-ki-ke4 gud si-par4 us2-a ba-an-šum2
büyük prens den-ki boğa ve gereci izleyene
verdi
320. ab-sin2 kug-ge ka ba-an-du8
kutsal saban izinin ağzını
açtı
321. gan2-ne2 zid-de3 še ba-an-mu2
verimli tarlada arpa büyüttü
322. en suḫ-gir11 ḫe2-du7 an-edin-na
yüksek bozkıra(an-edin)
yakışır tacın beyi
323. a2-šita4 engar den-lil2-la2
den-lil2’in çiftçisi, aleti
324. den-ki-im-du lu2 eg2 pa5-ra-ke4
setlerin ve sulama
kanallarının insanı den-ki-im-du’yu
325. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bütün bunların başına dikti
326. en-e gana2 zid-de3 gu3 ba-an-de2 še gu-nu ba-an-šum2
bey verimli tarlaya
seslendi, gu-nu arpası verdi
327. den-ki-ke4 gig-zid2 gu2-gal-la sa-zid2 ba-an-e3
den-ki nohut, mercimek, sa-zid2 çıkardı
328. še-eštub še gu-nu še in-nu-ḫa-bi
guru7-še3 mu-un-dub-dub
eštub arpası, gu-nu arpası,
in-nu-ḫa arpası ekinlerini yığdı
329. den-ki-ke4 guru7-du6 guru7-maš-e im-ma-da-an-tab-tab
den-ki guru7-du6 ve guru7-maš-e ekinlerini çoğalttı
330. den-lil2-da uĝ3-e ḫe2-ĝal2-la šu mu-un-di-ni-ib-peš-e
den-lil2 ile halka bereket yayıldı
331. saĝ bar gun3-gun3 igi lal3 šu2-šu2
başı ve üzeri benekli,
yüzünü bal kaplayan
332. in-nin9 e-ne su3-ud ĝal2 usu kalam-ma zi saĝ gig2-ga
yurd(kalam)un kuvveti,
karabaşın yaşamı e-ne
su3-ud ĝal2 hanım
('saĝ gig2' > 'karabaş'. Sümerlilerin
kendine verdiği ad.)
333. dezina2 ninda dug3 niĝ2 ki-šar2-ra-ke4
yeryüzünün tatlı ekmeği tahıl(dezina2)’ı
('dezina2' > 'tahıl, tahıl
tanrıçası'.)
334. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
335. nun gal-e ĝišal-e sa bi2-in-sig10 ĝišu3-šub-[ba] si bi2-in-sa2
büyük prens küreğ(ĝišal)i iple sabitledi, tuğla
kalıbını düzenledi
('ĝišal' > 'kazma, çapa'. Benim
görüşüm bel ve küreğide içine alan genel bir anlamı var. Parçalardaki
'ĝišal' sözcüğünü buna göre
kavramlandırıyorum. Yani cümleye göre anlamı yerleştiriyorum.)
336. agarin4-e i3-ḫe-nun-na-gin7 ĝiš3 im-ma-an-[dug4]
(kalıbın) boşluğuna
bolluk-yağı-gibiyi penisledi
('agarin4(GA2×AN.ŠIM, Borger: AMA.ŠIM; agarin4)' > 'rahim boşluğu, kabın
boşluğu'. 'i3-ḫe-nun-nagin7'> 'bolluk-yağı-gibi'. 1.1.1
Enki ve Ninhursaga parçasında sık sık anne karnında çocuğu belirtmek için
kullanıldığına dikkat edin. 'ĝiš3' > 'penis, erkek'. 'dug4' > 'yapmak etmek söylemek'. 'ĝiš3 dug4' > 'penis etmek,
penislemek', yani 'cinsel ilişki'. Sümerce parçalarda tuğla yapımıyla çocuğun
yapımı birbirine benzetildiği için bu şekilde kullanılıyor. Kazma-kürek penis,
tuğla kalıbı rahim. Küreğin tuğla kalıbına çamur yerleştirmesi, penisin rahme
çocuk yerleştirmesine benzetilir.)
{{uzu-e3-a} {(1 ms. has instead:) uzu-mu2-a} ĝišal am3-mi-ni-in-du3}
{{et çıkartanı} kürekledi(ĝišal am3-mi-ni-in-du3)}
{{(1 ms. has instead:) et-büyüteni} kürekledi(ĝišal am3-mi-ni-in-du3)}
saĝ nam-lu2-ulu3 u3-šub-ba mi-ni-in-ĝar
insanların başını tuğla kalıbına
yerleştirdi
den-lil2-še3 kalam-ma-ni ki
mu-un-ši-in-dar-re
den-lil2’e doğru yurd(kalam)u yeri yardı
5.5.4 Kürek ve İnsanın
Yaratılışı 18-19-20
Dikkat çekici nokta; kürek
olmasını beklediğiniz yerde penis, penis olmasını beklediğiniz yerde kürek kelimesinin
yazılması. Benzetmelerde kullanılan bir üslup. Diğer benzetmelerinde bu mantığa
göre alınması lazım.
337. ĝišal zu2 sig9-ga-ni muš ad6 gu7 niĝ2 šu [ĝal2]
kürek(ĝišal) dişini yerleştirince
hiçbirşey bırakmayan ceset yutan yılandır
(Kazma(ĝišal) en sert toprağı kazar
şeklinde anlıyorum.)
338. ĝišu3-šub ĝar-ra-ni zar gu2-nida u8-e si sa2-am3
tuğla kalıbına
yerleştirince, koyunlar için düzenlenen tahıl kepekleri
(Kürek(ĝišal) tuğla kalıbına çamur
yerleştirdiğinde kepekler kadar çok tuğla üretiyor şeklinde anlıyorum.)
339. dkulla lu2 šeg12-e kalam-ma KAM
tuğlayı yurt(kalam)ta
uygulayan kişi dkulla’yı
340. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
341. gu mu-un-ĝar us2-e si bi2-in-sa2
ipi yerleştirdi, temeli
düzenledi
(Ölçüm ipiyle arsanın planlarını
yere çiziyorlar.)
342. a2 unken-na-ka e2 bi2-in-ĝar šu-luḫ-e si bi2-in-sa2
kurulun yanına ev
yerleştirdi, arınma ayin(šu-luḫ)lerini düzenledi
343. nun gal-e uš ki nam-mi-in-tag
šeg12 ki nam-mi-in-us2
büyük prens temeli yere
attı, tuğlaları yere bitiştirdi
344. uš ki tag-ga-ni nu-silig-ge
yere attığı temel
geçmez(devamlıdır)
345. e2 zid du3-a-ni nu-kar2-kar2-re
kurduğu iyi ev çökmez
346. nir-gam-ma-ni dtir-an-na-gin7 an-šag4-ge us2-sa
kemeri, gökkuşağı gibi göğün
içine yanaştıran
347. dmuš-dam-ma šidim gal den-lil2-la2-ke4
den-lil2’in büyük mühendisi dmuš-dam-ma’yı
348. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bütün bunların başına dikti
349. edin uru16-na men kug nam-mi-in-guru3
yukarı ovaya kutsal tacı
taşıdı
350. an-edin-na sun4 /na
4\za-gin3 am3-la2 suḫ10 [na
4]za-gin3 am3-keše2
yüksek bozkır(an-edin)a
lacivert taşı sakal astı, lacivert taşı suḫ10 sarığı bağladı
351. ki dug3-ga u2-šim giri17-zal-am3 šu gal mu-un-du7-du7
güzel yeri harika yeşillik
bitkilerle mükemmelleştirdi
352. maš2-anše an-edin-na mi-ni-in-lu
me-te-aš bi2-ib-ĝal2
yüksek bozkırda sürü(maš2-anše)leri çoğalttı, oraya
süs oldu
353. šeg9 šeg9-bar u2-numun-na mu-un-lu e-ne su3-ud-bi mu-un-e
dağ keçi(šeg9)lerini, yaban keçi(šeg9-bar)lerini yaban otları
arasında çoğalttı, onları çiftleştirdi
(Sümercede bitki ve hayvan tanımları
sorunlu. 'maš2-anše' sözcüğünü antiloplar
olarak alma eğilimindeyim. Buradan çıkardığım 'šeg9' ve 'šeg9-bar' antilop türü, ama yinede
sözlüğe göre çeviri yaptım. 'an-edin' > 'yüksek bozkır'. Nereyi tanımlıyor?
Yine kendi görüşüm ülkenin kuzey taraflarıdır.)
354. ur-saĝ an-edin-na men-bi-im
edin-na lugal-bi-im
savaşcı, yüksek
bozkır(an-edin)ın tacı, bozkırın kralı
355. piriĝ gal an-edin-na a2-/tuku gal? a2\ maḫ den-lil2-la2-kam
den-lil2’in yüce gücü, büyük
kuvveti, yüksek bozkır(an-edin)ın büyük aslanı
356. dšakkan2 lugal ḫur-saĝ-ĝa2-ke4
tepelerin kralı dšakkan2’ı
357. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
358. tur3 mu-un-du3 šu-luḫ-e si bi2-in-sa2
ahır inşa ettti, arınma
ayinleri(šu-luḫ)ni düzenledi
359. amaš mu-un-ĝar i3 gara2 saĝ bi2-in-šum2
ağıl yerleştirdi, en iyi
yağı kaymağı bağışladı
360. ki ninda gu7 diĝir-re-e-ne-ke4 giri17-zal-la mi-ni-in-gi4
tanrıların yemek yediği yeri
harikaya dönüştürdü
361. edin u2-šim-gin7 du3-a ḫe2-ĝal2 sa2 bi2-in-dug4
yeşil ovalar gibi yapılana
bereketi dizdi
(Yeşil ovalar gibi yapılan,
tanrıların yemek yediği yer.)
362. lugal u2-a zid e2-an-na gu5-li [an-na]
gök(an)’ün dostu, e2-an-na’nın iyi yiyecek sağlatıcısı
kral
('e2-an-na' > 'göğün evi'.
İnana’nın Uruk’taki tapınağı.)
363. mussa(source: MUNUS.US2.DAM) ki aĝ2 šul dsuen-na dam /kug\ /d\[inana]
yiğit dsuen’in sevdiği damadı, kutsal inana’nın eşi
(İnanna’nın eşi Dumuzid.)
364. in-nin9 nin me gal-gal-la-ke4
-hanım(in-nin9), çok büyük melerin
kraliçesi-
('in-nin9' > 'hanım'. Genelde
İnanna’nın sıfatı olarak kullanılır.)
365. sila daĝal-la kul-abaki-ka e-ne su3-ud-bi dug4-dug4
kul-abaki’nın anacaddesinde e-ne su3-ud-bi dug4-dug4
(Sümerce parçalarda kul-abaki, Uruk kentiyle birlikte anılır.
Uruk kentinin bir bölümü olduğu düşünülür.)
366. ddumu-zid-dušumgal-an-na gu5-li an-na-kam
gök(an)’ün dostu ddumu-zid-dušumgal-an-na,
('dušumgal-an-na' > 'göğün
ejderhası'.)
367. den-ki-ke4 [zag]-ba nam-mi-[in-gub]
den-ki bunların başına dikti
368. e2-kur-re e2 den-lil2-la2-ke4 niĝ2 ĝal2-la nam-si
den-lil2’in evi e2-kur’u malla doldurdu
369. den-ki-da den-lil2 mu-un-da-ḫul2 nibruki giri17-zal-am3
den-ki sayesinde den-lil2 sevindi, nibruki şahane oldu
370. in mu-un-dub bulug-ga mu-un-si-si
sınırları belirledi,
sınırları yerleştirdi
371. den-ki-ke4 da-nun-na-ke4-ne-/er\
den-ki da-nun-na’lar için
372. iriki-a ki-ur3-ra ša-mu-un-di-ni-in-ĝar
kentte ki-ur3’u yerleştirdi
373. a-šag4-ga gan2-ne2 ša-mu-un-de3-ni-in-ĝar
tarla ve çiftlikleri
yerleştirdi
374. ur-saĝ gud ḫa-šu-ur2-ta e3-a gu3 ḫuš de2-de2-e
savaşcı; selvi(ḫa-šu-ur2) ormanından çıkan, korkunç
sesiyle böğüren boğa
375. šul dutu gud silim-ma gub-ba u3-na silig ĝar-ra
yiğit güneş(dutu): gururla boyun eğdiren,
dikilen kusursuz boğa
376. ad-da iri-gal ki ud e3-a niĝir [gal] an kug-ga
büyükkentin babası, günün
çıktığı yerde(doğuda) kutsal gök(an)’ün habercisi
('iri-gal' > 'büyükkent'.
Ölümden sonra gidilen yer için kullanılır.)
377. di-kud ka-aš bar /kiĝ2\ diĝir-re-e-ne
tanrıların işlerine karar
veren yargıç
('di(DI; de, di, sa2, silim)' > 'yargı, hüküm'.
Akadcası 'dīnu'. 'kud' > 'kesmek, karar almak'. 'di kud' >
'yargılamak'. 'di-kud' >
'yargıç'.)
378. sun4 na
4za-gin3 la2 an kug-ga an-ur2-ta e3-a
lacivert taşı sakal takan,
kutsal gökte ufuktan çıkan
379. dutu dumu dnin-gal-e tud-da
dnin-gal’in çocuğu güneş(dutu)’i
380. den-ki-ke4 an ki niĝin2-na-ba zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki yerde gökte dolaşması için
bütün bunların başına dikti
381. mug mu-un-dun temen si bi2-in-sa2
mug yününü eğirdi, dokuma
tezgahına dizdi
382. den-ki-ke4 niĝ2 nam-munus-a šu gal ba-/ni\-in-du7
den-ki kadınlık şeylerini
mükemmelleştirdi
(Dokuma ve eğirme kadın işi.)
383. den-ki-ra uĝ3-e tug
2SIKI.NUMUN2-a mu-un-da-an-[…]-e
den-ki için halk tug
2SIKI.NUMUN2 giysisi mu-un-da-an-[…]-e
('tug2' > 'kumaş, giysi'. Giysi
isimlerinin başında belirteç olarak kullanılır.)
384. teš2 e2-gal me-te lugal-la
sarayı onurlandıran, krala
yakışan (şeylerin başına)
385. duttu munus zid niĝ2-me-ĝar-ra
sessiz, iyi kadın duttu’yu
386. den-ki-ke4 zag-ba nam-mi-in-gub
den-ki bunların başına dikti
387. ud-ba dili-ni ĝarza2 taka4-am3
o zaman bir kişi görevlerden
geri bırakılmıştır
388. munus /gal an\-[na-ke4] dinana ĝarza2 taka4-am3
göğün büyük kadını, dinana, görevlerden geri
bırakılmıştır
389. dinana a-[a-ni] den-ki-ra
dinana babası den-ki için
390. e2-a ba-ši-in-kur9 er2 mu-na-še8-še8 di-bi! nam-mu-na-ab-be2
eve girdi, gözyaşı döktü,
şikayette bulundu:
391. da-nun-na diĝir gal-gal-[e]-ne nam
tar-tar-ra-bi
"büyük tanrı da-nun-na’ların kaderinin
belirlenmesini
392. den-lil2-le [šu]-za ma-ra-ni-in-ge-en
den-lil2 eline yerleştirdi
393. munus-me-en dili-ĝu10-/ne\ [a]-/na\ bi2-dug4
ben kadına, yalnız
bana neden böyle yapıldı
394. kug dinana-me-en /mar\-[za-ĝu10] /me\-a
ben kutsal dinana, görevim nerede
395. da-ru-ru nin9 den-/lil2\-[la2]-/ke4\
den-lil2’in kız kardeşi da-ru-ru
(da-ru-ru > Ninhursaga, Ninmah,
Nintur.)
396. dnin-tur5 nin tud-tud-da
doğum kraliçesi dnin-tur5
397. šeg12 tud-tud kug nam-en-na-ni šu ḫe2-em-ma-an-[ti]
kutsal doğum tuğlasını
beyliği için aldı
398. gi-dur kud im-ma-an ga-rašsar-a-ni ḫe2-em-ma-da-/an-ri\
göbek bağı kesicisini,
im-ma-an kumunu ve pırasasını kazandı
399. sila3-ĝar-ra na
4za-gin3 duru5-ni šu ḫe2-em-ma-an-ti
lekesiz lacivert taşı
sila3-ĝar-ra kabını aldı
400. a-la2 kug na de5-ga-ni šu ḫe2-em-ma-da-an-ri
doğum temizliği yapan
kutsal a-la2
kabını
kazandı
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 1
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 2
>>> Devamı >>> Sümerce yaratılış tableti - 3
Post a Comment