EFSANE, Mythos, Mitoloji
EFSANE, Mythos, Mitoloji
Efsane kelimesi dilimize Farsca’dan gelmiştir. Efsanenin bilim dilindeki karşılığı Mythos'dur ve kelimenin aslı Yunanca’dan gelmektedir. Anlamı da söz, öykü demektir. Efsanelerin tümünü içine alan ve onları sistemli bir bicimde inceleyen disipline de mitoloji denir.
Efsanelerin
başlıca dört büyük konusu vardır:
a) Tanrıların
nereden geldikleri (Teogoni)
b) Evrenin
nasıl oluştuğu (Kozmogoni)
c) İnsanların
nerden geldikleri ya ‘da nasıl oluştukları (Antropogoni)
d) İnsanın ve
dünyanın geleceği (Eskatoloji)
İlkel
efsaneler, tanrıların, evrenin, insanların yaratılış ve ortaya çıkışlarının
yanı sıra ilk günahı; olumun kökenini; tufanı; tanrıların insanları nasıl
cezalandırdıklarını; avcılığın ve hayvancılığın başlangıcını; bitkilerin ilkin
nasıl ortaya çıktıklarını; ateşin elde edilişini; cinsel hayatın başlangıcını; yeryüzünün
ilk çiftini, ilk ailesini; adetlerin, kuramların, törenlerin, teknik bilgilerin
kökenlerini de konu edinmektedir.
Efsanelerin çoğu
“açıklayıcı” karakterdedir; yani bir çeşit “bilim öncesi bilim” niteliğindedir.
“Açıklayıcı” nitelikteki efsaneler “nasıl” sorusunu karşılarken, ara ara “niçin”
sorusuna da cevap vermeye çalışırlar.
Efsaneler,
tanrıların ve kahramanların söz konusu edildikleri olağanüstü, kutsal ve değişik
bir hayat alanında geçerler. Bu alanı dolduran yüce varlıkların ve kahramanların
yaptıkları çoğu “akıl almaz işler” bütün ayrıntılarıyla anlatılır. Bu anlatımda
epik ve dramatik bir dil kullanılır.
Efsaneler,
anlatıldıkları toplumlarda “gerçek” ve “kutsal” olarak kabul edilirler. Onların
profanlaşmaları, yani kutsal dışı sayılmaları yasaklanmıştır. Halkların çoğu, öyküleri,
“gerçek” ve “yalan” diye iki bolüme ayırmıştır. “Yalan” öykülerden kesin bir
bicimde ayrılan “gerçek” efsaneler, kabilelerin dinsel hayatlarında önemli bir
anlam taşırlar. “Dünyanın ve hayatın durumunu koruması, ancak, efsanelerde
anlatılan ilk zamanlara ilişkin olayların ibadet ve törenlerde yenilenmesine bağlıdır”
(Hermann, s. 126).
Efsaneler
yalnız belli zamanlarda anlatılır ve canlandırılırlar. Örneğin ibadet sırasında,
kutsal sayılan günlerde ve mevsimlerde, erginleme törenlerinde, urun alınırken ya
da kıtlık, kuraklık çekilirken... Efsanelerin anlatımı ve canlandırılması da
belli kurallara bağlanmıştır: Örneğin çocukların, kadınların ve yabancıların
bulunduğu yerde anlatılmaz. Efsane anlatılırken kullanılan dile de ayrı bir özen
göstermek gerekmektedir. Geleneksel anlatım biçimine uymak, şiirli bir dil
kullanmak, günlük konuşmaya girmiş sözcüklerden kaçınmak efsane anlatımında uyulması
gereken noktaların başlıcalarındandır. Aynı durum efsanelerin
canlandırılmasında da söz konusudur.
Efsaneler,
ilkellerin evren ve dünya içindeki yerlerini, davranış biçimlerini belirleme çabalarına
yardımcı olurlar.
Efsaneler
sadece dünyanın, insanın, bitkilerin, hayvanların yaratılışını değil, aynı
zamanda adetlerin, kurumların, törenlerin de ilkin nasıl ortaya çıktıklarını konu
edinirler. Daha önemlisi bu adetlerin, kurumların, ritlerin kutsallığını,
kutsal sayılan ilk zamanlara bağlayarak gelenekseli destekler ve güçlendirirler.
Başka bir söyleyişle; kurumların, geleneklerin, törenlerin ve ayinlerin toplum için
kutsal sayılmaları, ancak efsanelerin doğrulamalarıyla mümkündür.
Efsaneler
aynı zamanda insanın yaşaması için gerekli olan temel bilgilerin, tekniklerin
ve değerlerin de ilk zamanlarda tanrılar ve kahramanlar tarafından insanlara verildiğini
ya da öğretildiğini açıklarlar.
Sünnet
adetinin, gizli dernekçiliğin, maskeciliğin, dövmeciliğin, erginleme törenlerinin
vb. görüldüğü ve uygulandığı yerlerde bunların kökenlerini açıklayan ve bunları
toplum için geçerli kılan çeşitli efsaneler vardır.
Post a Comment