SANAT’ın başlangıcı ve ilkellerde sanat
SANAT’ın başlangıcı ve ilkellerde sanat (sanat etnolojisi)
Sanat
etnolojisi tıpkı din etnolojisi gibi genel etnolojinin bir dalıdır, en çok da
ilkellerin plastik sanatlarıyla uğraşır. Müziğin, tiyatronun, dansın ve şiirin
sanat etnolojisi içine girmesini kimi etnologlar kabul etmemektedirler. Nitekim
etnoloji el kitaplarının çoğunda son saydıklarımız ayrı konular olarak ele
alınmaktadır.
Sanat
etnolojisinin araştırma alanını:
- genel sanat etnolojisi,
- bölgesel sanat etnolojisi,
- tarihsel sanat etnolojisi
diye üç bolüme ayırabiliriz. İlkellerin sanat faaliyetlerinin genel ilkelerini çözümlemek genel sanat etnolojisinin; kültürel ve coğrafi bölgeler göz önünde bulundurularak bir tribünün, bir etnik grubun sanatının üslubunu ve özelliklerini araştırmak bölgesel sanat etnolojisinin; el altındaki kaynakların meydana çıkışını, gelişimini ve yok oluşunu araştırmak da tarihsel sanat etnolojisinin görevi içine girmektedir (Haselberger, s. 9).
- genel sanat etnolojisi,
- bölgesel sanat etnolojisi,
- tarihsel sanat etnolojisi
diye üç bolüme ayırabiliriz. İlkellerin sanat faaliyetlerinin genel ilkelerini çözümlemek genel sanat etnolojisinin; kültürel ve coğrafi bölgeler göz önünde bulundurularak bir tribünün, bir etnik grubun sanatının üslubunu ve özelliklerini araştırmak bölgesel sanat etnolojisinin; el altındaki kaynakların meydana çıkışını, gelişimini ve yok oluşunu araştırmak da tarihsel sanat etnolojisinin görevi içine girmektedir (Haselberger, s. 9).
Sanat
etnolojisinin araştırma alanlarının kesin sınırlarını çizmek oldukça zordur.
Başka disiplinlerde olduğu gibi, sanat etnolojisinde de birtakım yan dalların
araştırma alanlarına girişimler olmaktadır. Bunların başlıcaları sanat tarihi,
prehistorya, sanat felsefesi, estetik, sanat psikolojisi ve din etnolojisidir.
Sanat etnolojisi, -ister istemez bu saydığımız dallardan yararlanmak
zorundadır. Özellikle din etnolojisi, sanat etnolojisinin en çok yararlandığı
bir daldır. İlkellerin toplumsal yapısının dinsel karakteri göz önünde
bulundurulursa, bu iş birliğinin kaçınılmaz gerekliliği kendiliğinden ortaya çıkar.
İlkel toplumlarda sanat eserlerinin birer sus, birer estetik eşya olmaktan çok,
belli fonksiyonları karşılamaları; bu fonksiyonların da dinsel nitelik
taşımaları, din etnolojisini sanat etnolojisinin en önemli yardımcı disiplini
haline getirmektedir. Ayrıca sanatçının geleneksel toplum düzeni içindeki yeri,
sanat urunu ile toplum düzeni arasındaki bağlantılar da öteki etnoloji
dallarına bakarak en çok etno-sosyolojiyi ilgilendirmektedir. Bütün bunlar, sanat
etnoloğunun, etnolojinin öteki dallarıyla sıkı ilişkiler kurmasının kaçınılmazlığını
göstermektedir.
Son olarak
bir noktaya daha değinmek gerekmektedir: İlkeller yeryüzünde tek başlarına,
başka kültürlere kapalı olarak yaşamamışlar, aksine zaman zaman yüksek kültürlerden
etkilenmişlerdir. Bugün ilkel sanat eserlerinde görülen birçok motifin ve
formun yüksek kültürlerden alındığı ispat edilmiş durumdadır. Bu bakımdan, çevresinde
yüksek kültürlerin bulunduğu birtakım ilkel halkların sanatının tam bir
değerlendirmesini yapabilmek için, sanat etnoloğlarının söz konusu yüksek kültürleri
de iyi bilmeleri gerekmektedir.
İlkel
sanatın araştırılmasına ne zaman başlanmıştır? Bu konuya katkıları olan etnologlar
kimlerdir?
15. ve 16. Yüzyılda
ilkel halklarla temasa gelen Batılılar bu halkların sanatına karşı hemen hemen hiç
ilgi duymamışlardır. Bunların çoğunun gezip gördükleri yerler hakkında
verdikleri bilgiler öznel yargılardan öteye geçmiyordu. Hemen hepsi de serüven
peşinde koşan, ustun tekniklerin verdiği olanaklarla gittikleri yerlerde kan döken,
altın arayan, ticaret yapan dünya gezgincileriydiler. Yerliler bunların gözlerinde
acayip yaratıklardan başka bir şey değillerdi.
O zamanın
bilim adamları da yerlilerin insan olup olmadığı konusunda gülünç tartışmalara
girişmişlerdi. 1512 yılına kadar, kilise de, bu “garip yaratıklar”ın insan olmadığı
fikrini savunmuştur (Muensterberger, s. 10).
18. Yüzyılın
yarısından sonra, bu yabancı halklar hakkındaki görüşler yavaş yavaş değişmeye;
denizaşırı bölgelerdeki kültürlerin tanınmasıyla “vahşiler”in doğal ve özgür
hayatlarına karşı duyulan ilgi artmaya başladı.
Ünlü denizci J.
Cook, 1769 yılında Okyanusya’da, Maorilerin yaşadığı bir adaya çıktı.
Buradan topladığı bir sürü eşya ile geri dondu. (Bunların çoğu şimdi British Museum’de
bulunmakta ve Maori sanatının önemli eserlerini teşkil etmektedir). Cook, 1788
yılında Kuzey Amerika'nın kuzey-batı kıyılarına gitti ve yine birçok sanat
eseriyle geri döndü.
18. Yüzyıldan
sonra, yeni keşfedilmiş ülkelere misyonerler, ilkellerin sanatına karşı
anlayışsız davrandılar; onların gözünde ağaç ve taş heykeller ilkel ve boş bir
inancın belgeleri olan putlardan başka bir şey değildi. Böylece gerek
misyonerlerin, gerekse misyonerler tarafından Hristiyanlığa kazandırılan
yerlilerin yıktığı, yaktığı ve yok ettiği sanat eserleri büyük bir yekun tutmaktadır.
Bununla
beraber, misyonerlerin farkına varmadan ilkel sanatın hepten yok olup gitmesini
önleyen birtakım olumlu davranışları da vardır. Şurası bir gerçektir ki, misyonerler,
buralara ilk gelen serüvencilere bakarak, yerlilere daha insanca
davranmışlardır. Onların tek amacı yerlileri kendi dinlerine çekmek olmuştur.
Yerliler Hristiyan olduktan sonra, öteberilerine pek dokunulmamış; hatta
onların yontma işlerini, aptallığa ve saçmalığa karşı kazanmış oldukları manevi
savaşın bir sembolü, bir anısı olarak saklamışlar ve beraberlerinde
getirmişlerdir. Böylece birçok sanat eseri yok olmaktan kurtarılmıştır.
19. Yüzyılın
ilk yarısında toplanmış olan parçalar, denizcilerin hatıra eşya diye
getirdikleriyle birlikte, ilkellerin sanatı hakkında bilgi veren en eski ve en güzel
parçaları teşkil etmektedirler (D. Frazer, s. 11). 19. Yüzyılda etnologlar henüz
kaybolmamış çeşitli etnografik malzemeyi toplamaya girişirken, ilkel sanatla pek
ilgilenmediler; çünkü onlara göre ilkel sanat eserleri, ilkel kültürü daha iyi
değerlendirmek için henüz geçerli birer araç olarak kabul edilmiyordu.
Bununla
beraber kimi etnologlar tek yanlı da olsa bu konuya eğildiler. F. Ratzel, 1891
yılında çeşitli maskeleri sınıflandırmaya girişti. Öğrencisi L. Frobenius da,
1898 yılında, Afrika'daki maskeler ve gizli dernekler hakkında resimli bir eser
yayımladı.
İlkellerin
sanatına karşı duyulan ilgi giderek artmış, hatta bu eserlerin üniversite öğreniminde
kullanılmak için el altında bulundurulmasına başlanmış, bu sanatın mahiyeti ve
amacı hakkında da çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Evrimciler, ilkellerin
sanatına evrimin ilk basamağı gözüyle bakmışlardır. Öte yandan, F. Boas, mimar
ve sanat kuramcısı G. Semper ’in görüşlerine dayanarak özellikle
malzemenin, icra ve yöntemin, bir de sanatçı tarafından gözetilen amacın üzerinde
durmuş, böylece bu etkenlerin formu, ornemantal nakış ve desenleri, hatta
estetik bütünü meydana getirdiğini ileri sürmüştür.
20. Yüzyılın
başlangıcından sonra ilkel sanat hakkında çeşitli eserler yayımlanmaya
başlamıştır. Woermann, E.v. Sydow, A. Springer, H. Weigert, A. Bastian, Read,
Dalton, F.x. Luschan, A.C. Haddon vb. ilkel sanatı gerek bölgesel özellikleri,
gerekse genel ilkeleriyle konu edinen kitaplar yayımlamışlardır.
ETNOLOJİ bilimi nedir? Konuları nelerdir?
Post a Comment