İlk dinler: Animizm, Dinamizm, Totemizm
İlk dinler: Animizm, Dinamizm, Totemizm
Animizm
kuramını kim ortaya atmıştır? Bu kuram dinin başlangıcını nasıl açıklamaktadır?
Etnoloji’de
dinin başlangıcını açıklamaya çalışan çeşitli kuramlar vardır. Bunlardan birisi
de animizm’dir. Bu teori İngiliz etnoloğu Edward B. Tylor (1832-1917)
tarafından ortaya atılmıştır. İki ciltlik «Primitive Culture, 1917» (İlkel
Kültür) adlı eserinde teorisini enine boyuna tartışmıştır. Tylor ’a göre,
insanlık, ruh inancına rüya aracılığıyla varmıştır: İnsan rüyasında çeşitli
olayları yaşamakta, uzak ve değişik yerlere gitmekte, tanımadığı kimselerle
karşılaşmakta, bunlarla birlikte avlanmakta, dostluk kurmakta ya da
savaşmaktadır. Oysa rüyayı gören kimse, bütün bunlar olup biterken kulübesinde
yatmaktadır. O halde, uyuyan kimseyi, kendi başına buyruk, istediği gibi
hareket edebilen bir “şey”
terk etmektedir.
Bu ise,
uyuyanın biraz uçucu, biraz flu olan benzerinden başka bir şey değildir; yani
ruhudur. Aynı durum ölüm için de söz konusudur, ölen birinin hiç bir yaşama belirtisi
göstermeden yatmasının nedeni, o kimseye canlılık veren “şey”
in, yani ruhunun bedeni terk etmesidir. Ancak ruh, rüyada, insanı belli bir
sure, ölümde ise tamamen terk etmektedir. İlkel insan, rüya ve olumun dışında vizyon,
kendinden geçme, ateşli hastalıklar gibi ruhsal ve fizyolojik yaşantılarla da
ruh kavramına varmış, bunu bedenden ayrı ve canlı bir ilke olarak tasarımlamıştır.
Tylor,
insanların, yukardaki yaşantılardan sonra çevresindeki
şeyleri de canlıymış gibi görmeye başladıklarına değinerek, animistik dünya görüşünün
giderek animatistik dünya görüsüne dönüştüğünü ileri sürmüştür. Animistik
tasarımla, animatistik tasarım arasındaki ayırım, birincinin, ruhun varlığına
inanmasına; İkincinin ise, insanın tıpkı bir çocuk gibi çevresini ve doğayı
dolduran şeyleri “canlandırma”
sına, “canlı”
görmesine dayanmasıdır.
Ölenlerin, öldükten
sonra da, ruhları aracılığıyla hayatlarını sürdürmeleri inancı atalar ve ölüler
ibadetini (manizm) doğurmuş; bu inançtan cin, peri, dev inancına geçilmiş;
birtakım iyi ya da kotu, başka bir söyleyişle yararlı ve zararlı ruhların belli
yerleri, ağaçları, kovukları ve nesneleri tuttuklarına inanılarak fetişizme
varılmıştır. Doğal ögelerin (su, deniz, ay, güneş, yıldız, orman vb.) yukarıdaki
basamakları aşarak önem kazanmaları politeizm’i (Çok Tanrıcılık) doğurmuş, bu
dönemden de giderek animizmin son durağı olan monoteizm’e (Tek Tanrıcılık)
varılmıştır. Böylece, Tylor, dinin
başlangıç ve gelişimini açıklamaya çalışan kuramını, şırasıyla:
Animizm, tabiat inancı, manizm,
fetişizm, politeizm ve monoteizm…
...dönemlerinden
geçirmiş oluyor.
Animizm kuramı bugün artık geçerli değildir.
Bazı yanları, haklı olarak eleştirilmiştir. Etnolojik alanda yapılan çeşitli
araştırmalar, ruh kavramı ve inancından yoksun, fakat “Yüce
Varlık”, “Tek Tanrı”
inanç ve tasarımına sahip ilkel toplumların varlığını göstermiştir. Evrimci bir
karakter taşıyan bu kuramın geçerli yanı, ilkel insanın ruh kavramına varışını çok
güzel açıklamasıdır.
Dinamizm
kavramından ne anlıyoruz? Dinamist dünya görüşü nasıl bir görüştür?
İnsanlar çevreleriyle
her zaman ilgilenmişlerdir. İnsanın içinde bulunduğu çevre, çevre içinde olup
bitenler, cevrede bulunan bitki örtüsü, hayvan çeşitleri, taş, kaya, orman, su
vb. gibi doğal ögeler o cevrede yaşayanların her zaman için ilgisini çekmiştir.
İlkeller çevrelerinde oluşan olayları gözleyerek birtakım bilgiler elde etmişlerdir.
Örneğin bitkilerin insanları besleyen, türüne göre insanları zehirleyen, ya da
tersine bazı hastalıkları iyi eden bir öze sahip olduklarına gözlem yolu ile
varmışlardır.
Kimi
hayvanların uçabilme, yüzebilme, derinlere dalabilme; çabukluk, ağırlık,
sessizlik vb. gibi yetenekleriyle insanlardan ustun olma niteliklerinin farkına
da gözlemleri sonucu varmışlardır. İnsanlar, hayvanlarda, bitkilerde, doğal ögelerdeki
bu üstünlükleri kendi cinsleri arasında da fark etmişlerdir. Örneğin ilkel
toplumlardaki bazı kimselerin, şeflerin, yaşlıların, şamanların, büyücülerin, savaşçıların,
avcıların toplumun diğer üyelerine bakarak iyi konuşma, fizik yapı, cesaret,
parapsişik, majik, hiptonik vb. gibi yetenek ve özelliklerle sivrilmeleri,
bunların çevrelerinde sadece korku ve saygı uyandırmaları sonucunu doğurmamış,
aynı zamanda bu gibi kimselerde başkalarında olmayan birtakım “olağanüstü”
kuvvetlerin var olduğu görüşünü ve tasarımını da doğurmuştur.
Bu görüşte
niteliklerin, etkilerin ve kuvvetlerin anlamı çok yüksek olarak
değerlendirilmiştir. Canlı varlıklara özgü olduğu sanılan bu çeşit nitelik,
etki ve kuvvetler giderek doğayı ve doğayı dolduran ögeleri de içine almıştır. Böylece
“doğal”
kuvvetlerden “doğaüstü”
kuvvetlere geçilmiştir. Eğer yetenekli bir avcı bir hayvanı avlayamaz ya da öldüremezse,
birçok ilkel toplumda rastlanıldığı gibi söz konusu hayvanın söz konusu avcıdan
daha ustun ve güçlü olduğu fikrine varılmıştır (Hermann, s.31).
Bu “kuvvet”
tasarımına her yerde rastlamak mümkündür. Eğer bir insan, bir hayvan, bir bitki
ya da başka bir doğa ögesi yetenek, nitelik, bicim vb. ile alışılmışın dışında
kalıyorsa, bu, ancak onun dinamik ve mistik bir “kuvvet”e
sahip olmasından ileri gelmektedir, insana, etkili, dinamik, yaratıcı ve yetkin
görünen her şey hep bu “kuvvet”
ile yüklüdür ve bu “kuvvet”
in eseridir.
Doğada var
olduğuna inanılan; özellikle belli nesnelerde, bitkilerde, hayvanlarda ve
insanlarda daha belirgin olan, dinamik ve mistik kuvvetle yüklü bulunma inancına
d i n a m i z m denmektedir. Bu terimin aslı Yunanca d y n a m i s =
(kuvvet)'den gelmektedir. Dinamizm terimi ilkin, 1907 yılında Fransız
folklorcusu A. Van Gennep (1853-1957) tarafından kullanılmıştır.
Bazı
bilginler dinin başlangıcını dinamist dünya görüşünde aramışlardır. Orneğin R.
R. M a r e t, dinamizmin insanları ilkin büyüsel ritlere sevk ettiğini; bu
ritlerden de dinin geliştiğini ve büyüsel sözlerden de duanın meydana geldiğini
ileri sürmüştür. K. D i t t m e r ise, dinin başlangıç ve gelişmesinde
dinamist dünya görüşünün yerinin önde olduğunu belirttikten sonra, büyünün dinamist
dünya görüşünde temellendiğini ileri sürerek, gelişmenin öteki dönemlerine geçmektedir
(Dittmer, s.77). Ancak böyle bir gelişim çizgisi tarihsel acıdan
tanıtlanamamaktadır.
Gerçi
dinamist dünya görüşünün dinin gelişmesine etkisi olmuştur. Ancak bunun yanı
sıra başka dinsel tasarımlara da yer vermek gerekmektedir.
Totemizm nasıl bir
tasarımdır? Kelimenin aslı hangi dilden gelmektedir? Özellikleri nelerdir?
Totemizm konusunda çalışan bilginler kimlerdir?
Genellikle
totemizmden, bir grubun ya da bir klanın, bir hayvan, bir bitki türüne ya da
bir nesneye mistik, majik ve akrabalık duyguları ile bağlanışı; bu bağlanıştan
doğan görevler, kaçınmalar, ritler ve törenler anlaşılmaktadır. Totemizm terimi
t o t a m kelimesinden türetilmiştir. Kelimenin aslı Kuzey Amerika’daki
Algonkinlerin konuştukları dilden gelmektedir; bu dildeki söylenişi t ot a m,
o t o t e m a n , t o d a im ’dir. T o t-a -m ,bu dilde akrabalık, aile
işareti anlamına geldiği gibi, bir kimsenin koruyucu ruhu da demektir, ilkin,
1791 yılında John Long adlı bir İngiliz tarafından kullanılmış, daha
sonra da bilim diline geçmiştir.
Totemizmin
başlıca özellikleri şöyle sıralanabilir:
a)
Totem ile grup arasındaki duygusal akrabalık bağı; başka bir söyleyişle aynı
atadan gelmiş olma inancı;
b)
totemin adını, işaretini taşıma;
c)
aynı totem çevresinde toplananların birbirleriyle evlenme yasağı (dıştan
evlenme);
d)
totem hayvanını ya da bitkisini yeme yasağı;
e)
totemin grup üyelerine yardımcı olduğu, onları çeşitli tehlikelerden koruduğu
inancı.
Totemler
daha çok hayvanlardan olur. Kimi zaman da söz konusu hayvan yerine onun bir parçası
(kuyruğu, dili, pençesi, tüyü vb.) totem yerine geçer. Hayvan totemleri en çok
avcılıkla geçinen ilkel toplumlarda görülür. Hayvanlardan sonra ikinci sırayı
bitki totemleri almaktadır. Daha seyrek rastlanılmakla beraber çeşitli nesneler
ile fırtına, ebemkuşağı vb. gibi meteorolojik olaylar da totem olurlar. Ayrıca çeşitli
nesnelerden de totemler vardır.
Totemizm
hakkında çeşitli bilginler araştırmalar yapmışlardır. Bunların başında J. G.
Frazer gelmektedir. Frazer, dört ciltlik “Totemism and Exogamy, 1910”
adlı eserinde konuyu butun boyutları ile ele almıştır. A. Lang, B. Ankermann
, R. Thurnwald, TV. S c h m i d t , A. R a d c 1 i f f e - B r o
w n, A. Go l d e n - w e i s e t
, F. G r a c b n e r, TV.
W u n d t, J. H a e k e l vb. gibi etnolog ve sosyal antropologlar da
totemizmin çeşitli yanlarını araştırmışlardır. E. D u r k h e i m , J. F.
Mac L e n n a n , R. S m i t h dinin başlangıcını totemizmde aramayı
denemişlerdir. Öte yandan totemizmin dinsel ve toplumsal yanları hakkında da durulmuş,
bu konuda farklı görüşler ortaya atılmıştır. Çok yönlü ve oldukça karışık olan
totemizm tasarımı/ başlıca üç şekilde görünür:
Grup ya da klan totemizmi, birey totemizmi ve cinse bağlı
totemizm.
Post a Comment